Koç Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden 2008 yılında mezun olan Yenal Gül ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Yenal Gül’08 ile Galata’dan ve kendi girişimi olan Ofis Voyvoda’dan bahsettik. Bu keyifli sohbetimizin detaylarına röportajımızı okuyarak ulaşabilirsiniz.

Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

Memnuniyetle. Ben Yenal, 2008 Elektrik Elektronik Mühendisliği mezunuyum. Aslen İstanbulluyum. Askerlik hariç, mezun olduğumdan beri yurt dışında yaşıyorum. Şu anda tam zamanlı olarak Amerika merkezli bir otomasyon firmasında çalışıyorum.

Dubai’de ikamet ediyorum ama sık sık Ortadoğu ülkelerinde seyahat ediyorum. Boş zamanlarda mümkün olduğunca çok yelken yapmaya çalışıyorum.

Koç Üniversitesi’nde eğitim aldığınız dönemden biraz bahseder misiniz? Nasıl bir öğrencilik geçirdiniz?

Tek cümleyle galaksideki en iyi öğrencilik hayatını geçirdim.

Bizim okuduğumuz dönem de okul şimdiye göre biraz daha küçüktü, toplamda 2200 kişiydik. Yine şimdi ki gibi ilk sene diğer fakültelerle birçok ortak ders vardı, dolayısıyla insanlar birbirini tanırdı.

Koç Üniversitesi ben ve arkadaşlarım için olmak istediğimiz insanları olduğumuz yer. Müfredattaki ortak zorunlu dersler hepimizin ufkunu açtı. Sunum yapmayı, İngilizce konuşarak yakın dönem Türkiye siyasetini münazara edebilmeyi öğrendik. Şimdi belki komik geliyor ama bilgisayarsız hiçbir şey yapılmazdı. Bölüm derslerinin nerdeyse tamamında başka bir programlama dili kullanılırdı. Ben mezun olurken altı ya da yedi tane farklı yazılım kullanmayı öğrenmişimdir.

Yine bugünkü gibi başarılı öğrencileri kabul etmek için birçok burs programı vardı. Dolayısıyla okulda başka yerde görmesi zor olan bir demografi vardı. Bir yanda ekonomik olarak çok ayrıcalıklı bireyler, öteki tarafta entelektüel ya da akademik olarak seçkin bireyler… Bu buluşma hepimize inanılmaz bir zenginlik kattı.

Kampüs şimdikinden çok daha izoleydi. Etrafta hemen hemen başka hiçbir şey yoktu. Minibüs hattı yoktu, okulun servisi ya da taksiyle çıkılabiliyordu. Dışardan yemek söyleyecek bir yer yoktu, tek yemekhane Divan’dı. Sık sık okulda parti yapılırdı. Sosyal Aktiviteler kulübü ve diğer kulüpler sırayla Odeon ’un altında parti düzenlerlerdi ve alkol satışı serbestti.

Birçoğumuz spor yapardık, kampüs imkanları zamanının en iyisiydi. Squash, rocket ball, kürek gibi sporlarla Koç’ta tanıştım ben.

Bir de çok muhabbet ettik biz. Çoğumuz yurtta kalıyorduk, beraber çok vakit geçiriyorduk, birbirimizi çok etkiliyorduk.

Mezun olduktan hemen sonra neler yaptınız?

İlk önce İngiltere’ye gittim, University of Warwick’de yüksek lisans yaptım. Sonrasında Türkiye’ye döndüm ve askere gittim. Askerdeyken iş başvuruları yaptım ve şansa ilk kabul Hong Kong’dan geldi. Pek düşünmeden hemen kabul ettim ve üç sene Hong Kong’da yaşadım. Sonrasında değişiklik istedim, Dubai’de imkanlar vardı. Gerekli görüşmeleri yaptım ve 2013 senesinde Dubai’ye taşındım. Halen Dubai’de yaşıyorum.

İş hayatınızda yaşadığınız dönüm noktaları nelerdir?

Aslında ilk dönüm noktası Hong Kong’a gidişim. Eğitim şüphesiz çok önemli, fakat insan ilk mezun olduğunda nereden başlayacağı konusunda pek emin olamayabiliyor. Birçok şey olabilir ve hepsi de iyi gözüküyor. Benim Hong Kong’a gitmem şu an yapabildiğim işler için elzem bir zemin oluşturdu. Çok insan tanıdım, dünyanın her kıtasından farklı projelerde çalıştım. Hem “network” olarak hem de iş nasıl yapılır öğrenmek açısından benzersiz bir tecrübe oldu.

İkinci dönüm noktası da Ofis Voyvoda oldu. Profesyonel kariyerimin yanında kardeşlerimle beraber kurduğumuz bir iştirak oldu. Yeni iştiraklerde detaylar ise giriştikten sonra daha belirgin oluyor. Çok daha hızlı öğrenmek ve hızlı çözüm üretmek zorunda kalıyorsunuz. Küçük ticari başarıların duygusal mükafatı ölçülemeyecek kadar büyük oluyor.

Ofis Voyvoda fikri nasıl ortaya çıktı? Bize Ofis Voyvoda’dan bahsedebilir misiniz?

Birçok iş kolunda çeşitlilik hızlı bir şekilde artıyor. Çözülmesi gereken birçok sorun var ve bu sorunların hepsi yeni iştirakler için birer fırsat. Ayrıca hiçbir iş izole değil artık, herkes birbirinde etkileniyor: bunların nesi ortak diyebileceğiniz bir mimarlık firması ile bilgisayar oyunu yazılımcıları ortak projeler yapabiliyorlar. Yapmazlar ise gittikçe daha çeşitlenen ve daha karmaşık bir hal alan tüketici taleplerine cevap veremiyorlar.

Bizim amacımız parlak fikirleri olan bireylerin ve butik şirketlerin sadece o fikirlerine odaklanabilmelerini sağlayacak, aynı zamanda entelektüel anlamda stimüle olabilecekleri bir ortam yaratmaktı.

Ofis Voyvoda’yı bu sebeple kurduk. Yerimiz Karaköy’de, 2. Derece tarihi eser olan Nazlı Han’da, Sen Pier Hanla da komşuyuz. Nazlı Han meşhur Bankalar Caddesi üzerinde. Caddenin de eski ismi Voyvoda, bu yüzden isim olarak Ofis Voyvoda’yı tercih ettik. Ben yerimizi çok manalı buluyorum. Hem kavramsal hem göreceli olarak teknolojik anlamda birçok ilkin yaşandığı yer.

Türkiye’nin ilk çok partili dönem geçişinde kurulmuş olan Serbest Fırka’nın İstanbul İl Başkanlığı Nazlı Han’daydı. Ben bunu çok önemsiyorum, neredeyse bu tarihi korumak için bir sorumluk almış olduğumuzu düşünüyorum. Bu yüzden odalarımızdan bir tanesinin adını Serbest Fırka koyduk. Profilo Holding kurucusu Jak Kamhi’nin yazıhanesi de bugünkü Ofis Voyvodaydı. Sen Pier Han’ın çok hikayesi var. Yine girişimcilik adına benim en çok sevdiğim hikâye Türkiye’nin ilk kot pantolon imalatının bu handa olması. Hatta kot kumaşına “kot” denmesinin sebebi Sen Pier Han kiracısı olan Türkiye’nin ilk kot pantolon üreticisi beyefendinin soyadının “Kot” olması.

Galata ve civarı böyle hikayelerle dolu. Bizde bu hikayelerden ilham alıyoruz ve birazda ilham vermeye çalışıyoruz.

Bu tarz paylaşımlı veya sanal ofis konsepti çok revaçta. Bunu neye bağlıyorsunuz? Ofis Voyvoda olarak ayrıştığınız noktalar nelerdir?

Bence en temel sebep global olarak gittikçe artan branşlaşma: hem bireyler hem de firmalar için. Bir yazılım firması açmak istiyorsanız neden internet bağlantısı, temizlik ve bakım hizmetleri, yasal kuruluş prosedürleri ile uğraşasınız ki? Siz yazılım işi yapmak istiyorsunuz, emlak ya da bakım işi değil. Bir ikinci sebepte daha önceden söylediğim gibi entelektüel stimülasyon. Ne kadar çok farklı branştan ve görüşten insanla etkileşirseniz yapacağınız işin çıktısı o kadar sofistike olabiliyor.

Bizim ayrıştığımız birçok nokta var. Her şeyden önce butik bir ofisiz ve her kullanıcımızla birebir ilgilenebiliyoruz. Bu klişe bir söz gibi gelebilir ama cateringden toplantı odasındaki sandalye dağılımına her şeyi kişiye özel ayarlayabiliyoruz. Lokasyonumuzdan bahsetmiştim. İlham verici, tarihi bir yer olmasının yanı sıra şehrin merkezinde ve ulaşımı çok kolay. Kullanıcılar arası etkileşime önem veriyoruz ve buna göre bir topluluk yaratma misyonu edinmiş durumdayız.

Son olarak sizin mezunlarımızla paylaşmak istediğiniz veya genel anlamda eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Her şeyden önce sizlere çok teşekkür ediyorum, Ofis Voyvoda’yı Koç Üniversiteliler ile paylaşmak büyük keyif. Koç Üniversitesi benim olmak istediğim kişiyi olduğum yer. Paha biçilmez, hayatımın en güzel, en canlı hatıralarının olduğu yer. Hem eski mezunlarımızı hem de yeni mezunlarımızı Ofis Voyvoda’da görmeyi çok isteriz. Gelsinler, bizi ziyaret etsinler, Galata Kulesi’ne karşı bir kahve içelim, eski günlerin hatıralarını ve gelecek planlarımızı konuşalım.