Psikoloji mezunumuz F. Nur Tatari’06 Acarkent sitesi içinde Helen Doron eğitim sistemini uyguladığı yeni bir öğrenim merkezi ve anaokulu açtı. Hem dil okulunda 3 aydan 12 yaşa kadar çocuklar İngilizceyi anadilleri gibi öğreniyorlar, hem de 2-5 yaş arası çocuklar daha yoğun İngilizce programı eşliğinde anaokulu eğitimi alabiliyorlar. Acarlar’daki Helen Doron Early English merkezini ziyaret edip Nur’la sohbet ettik.

Merhaba Nur, Helen Doron eğitim sistemi nedir, mezunlarımıza anlatır mısın?
Helen Doron sisteminin çıkışı aslında çocuklara İngilizce’yi anadilleri gibi öğretmek olmuş. Ama sistem zaman içinde kendini geliştirerek çok yönlü bir eğitim programı halini almış. Helen Doron’a ilham veren bir müzik metodu olan Suzuki metodu olmuş. Kızı dört yaşına geldiğinde Suzuki metodu ile viyolonsel dersleri almaya başlamış. Suzuki metodu çocuklara nota öğretmeden viyolonsel çalmayı öğreten bir metod. Dr. Suzuki metodunu “ana dil yaklaşımı” olarak tanımlanmış ve buna “müziğin dili” adını vermiş. Dil bilimci olan Helen Doron ise kızındaki gelişmeleri izledikçe bu sistemden çok etkilenmiş ve ikinci bir dilin de aynı sistem ile öğretilebileceğini düşünerek kendi sistemini geliştirmiştir.

Helen Doron sistemi, çocukların seslere anlam yükleyerek dili edinmeye başlamasını esas alır. Bu sistemin iki temel taşı vardır: olumlu pekiştirme ve sürekli tekrar. Olumlu pekiştirme, ailelerin çocuklarına zaten günlük hayatta da uygulaması gereken, özgüveni en çok geliştiren yöntemdir. Çocuğun, yeni bir şey öğrenirken, başardığı ufak bir adımda olumlu geri bildirim alması öğrenme motivasyonunu arttırır. Helen Doron sisteminde de çocuklar, ufak bir çabalarında bile öğretmenleri tarafından motive edilirler.

Bugün, dünyanın 37 ülkesinde Helen Doron Early English 3 aylık bebekten 18 yaşındaki gençlere kadar her seviyede İngilizce kurs imkanları sunmaktadır. Milyonlarca çocuk bu metod ile İngilizce öğrenmiştir. Helen Doron metodu, oyunlar, hikayeler, çalışma kitapları, flash kartlar, hikaye kartları, orijinal şarkılar yoluyla İngilizceyi öğretir. Rahat ve zevkli bir ortamda hızlı, neşeli ve tamamen doğal olarak gerçekleşen öğrenme, çocukları uluslararası dil sınavlarına da hazırlar. Bu sistemin en büyük özelliği, her yaş için farklı bir eğitim seti geliştirmiş olması. İngilizce seviyelerine göre her yaşa uygun programlar var. Sürekli tekrar derken, burada iş biraz da ailelere düşüyor. Çocukların evde dinlemeleri için setlerin içinden CD’ler çıkıyor. Her ünitenin kendi CD’si var ve çok eğlenceli şarkılar içeriyor. Ailelerden istediğimiz bu CD’lerin günde 2 kez evde dinlenmesi. Bu tekrar, çocuğun dili duyması ve tanıması için çok önemli. Tabii, kelime ile anlamı birleştirme işi öğretmenlerimize düşüyor. Çocuklar beş duyu organını kullanarak derslerde kelimeleri, yani sesleri anlamları ile eşleştiriyorlar. Her şey tam anlamıyla yapıldığında zaten öğrenmeye açık olan çocuk zihni dili çok kolay öğreniyor.

Peki, bu sistemin öğretmeni olmak için nasıl bir yol izlemek gerekiyor?
Bu metodu uygulamak da ayrı bir beceri istiyor. Biz her öğretmen ile de çalışamıyoruz. Bu sistemin biz işverenler için zorlayıcı kısmı olsa da aslında çok da önemli bir bölümü. Eğer öğretmen adayları yapılan görüşmeler sonunda uygun bulunursa, “Helen Doron Öğretmeni Sertifika Programı”na tabii tutuluyorlar. Bu program, her Helen Doron öğretmeninin katılması zorunlu olan bir eğitim programı. İngilizce öğretmenleri için ayrı, anaokul öğretmenleri için ayrı eğitimler planlanıyor. Eğitmenler dünyanın dört bir yanından geliyor, Helen Doron sistemini ve felsefesini tüm ayrıntılarıyla aktardıktan sonra, öğretmenlere nasıl ders işlemeleri gerektiğini anlatıp onlardan uygulama yapmalarını bekliyorlar. Bu eğitim süreci çok yoğun geçse de, sonunda öğretmenler Helen Doron sistemini tam anlamıyla öğrenmiş ve uygulayabilir oluyor ve uluslararası değerde bir sertifika sahibi oluyorlar. Öğretmenler, bu sertifika ile dünyanın herhangi bir yerindeki Helen Doron şubesinde çalışma hakkı kazanmış oluyorlar. Helen Doron’un öğretme sistemi de çok farklı. Sınıf içinde çocuklar koşabiliyorlar, yemek yiyebiliyorlar, bazen de bağırabiliyorlar… yani her şeyi yaparak ve deneyimleyerek öğretiyoruz. Bu dünyanın her yerindeki Helen Doron için geçerli. Öğretmenlerimizin rehber kitapları olsa da kendilerinden bir şeyler katmaları, yaratıcı olmaları, üretmeye ve yeniliklere açık olmaları bizim için çok önemli.

Dil okulu dışında bir de anaokulu var değil mi?
Tabii, 2-5 yaş arası çocuklar için aynı zamanda anaokulu hizmetimiz de var. Biz merkez olarak 3 ay-12 yaş arasına her seviyede İngilizce öğretiyor olsak da aynı zamanda Milli Eğitim’e bağlı bir anaokuluyuz. Anaokulu müfredatımızda da İngilizce çok büyük bir yer tutuyor ama anadilimiz de aynı önemde. O yüzden iki ana dilli anaokuluyuz diyorum ben. Sınıflarımızda her zaman hem anaokul öğretmenlerimiz hem de İngilizce öğretmenlerimiz tam zamanlı bulunuyor. Kesin bir kuralımız var: bu iki öğretmen kesinlikle diller arasında geçiş yapmıyorlar. Çocuklar ise hangi dili seçeceği konusunda serbest bırakılıyor. Günlük akış içinde doğal yollarla İngilizce öğrenmeleri en büyük amacımız. Bu yüzden iki anadil diyoruz. Programlarımızda her şey oyun ile öğretiliyor. İngilizce sınıflarımızda dikkat dağıtan uyaranları kaldırıyoruz, sadece yer minderleri, cd çalar, televizyon ve öğretmenin her çocuk için hazırladığı materyal kutusu dışında oyuncak olmuyor. Böylece, onları cezbetmek ve kısa olan dikkat sürelerini canlı tutmak daha kolay oluyor. İngilizce yoga ve pilates programlarımız da var ve yine Helen Doron sistemi ile matematik, fen, seramik, müzik aktivitelerimiz arasında yer alıyor.

Peki sende böyle bir merkez açma fikri nasıl oluşutu? Anaokulu açma fikri nasıl oluştu?
Aslında ben uzun zamandır eğitimdeki yenilikler ile ilgili araştırmalar yapıyordum. Anaokulu, birçok çocuğu barındırdığı için beni zaten hep heyecanlandırıyordu. Ben çocuk psikoloğu olarak bir danışmanlık merkezinde çalışıyorum ama tabi oraya genelde belli bir sıkıntısı ve problemi olan çocuklar geliyor. Anaokullarında gözetmen veya gönüllü psikolog olarak bulunduğumda bu işten çok keyif aldığımı hissettim. Birçok çocuğun bir arada olması, onların gelişimlerini adım adım izlemek ve buna katkıda bulunmak zor olduğu kadar çok da keyifli ve geliştirici bence. Bir de Helen Doron sisteminde her şey yenileniyor. Biz kuruculara da eğitimler veriliyor. O yüzden çok isteyerek bu işe adım attım.

Sen bu sistemle nasıl tanıştın?
Dediğim gibi yenilikleri takip ediyordum. Bu sitemin de Türkiye’ye gelmiş olduğunu, uygulamaları olduğunu biliyordum. Sistemin birçok farklı bakış açısını içinde barındırdığını okuyordum ve bu yüzden ilgimi çekiyordu. Babam da benim bu fikrimden haberdardı. Bir gün beni aradı ve gazetedeki ilandan bahsetti. Beni cesaretlendirdi ve ben de sistemle ilgili birinci ağızdan bilgi almak için görüşmeye gittim. Maceram öyle başladı. Çok hızlı bir şekilde çalışmalara başladık ve ailemin de desteğiyle şimdi kocaman bir okulum oldu.

İnsanların alışık olmadığı bir sistemde eğitim veriyorsunuz, zorlukları var mı? Aileler nasıl yaklaşıyorlar?
Gerçekten çok alışılmadık bir sistem. Özellikle dil okulu bölümü. Çünkü çocuklar sadece haftada iki gün 45 dakika okula geliyorlar. Aileler bu şekilde dil öğrenilemeyeceği fikrini çok benimsemiş ülkemizde. Çünkü şuan anne-baba olan kuşak, çok erken yaşta dil eğitimi almış bir kuşak değil, genelde ilkokul sonrası İngilizce ile tanışmış ve kalem-kağıt ile öğrenirken zorlanmış bir kuşak. Aslında yurtdışında haftada sadece bir gün 45 dakikalık ders yapılıyor, çocuğun seviyesi ne olursa olsun. Ama tabi, evde her gün iki kez CD’yi dinlemek her zaman bir zorunluluk.

Özellikle küçük yaş, 3 ay-2 yaş arası aileler çok tereddüt yaşıyorlar. Çocuklar henüz konuşmaya da başlamadığı için İngilizce öğreniyor olduklarına inanamıyorlar. Aslında tam tersi çocuklar bu dönemde çok daha kolay dil öğreniyor. Beynimizin yüzde 70’i ilk yılda, yüzde 90’ı ilk 5 yılda gelişiyor. Bu dönemde, beyinde ne kadar çok bağlantı kurulursa çocuk ilerleyen dönemlerde o kadar kolay kendini geliştirebiliyor. Küçük yaşta ikinci bir dil öğrenmek, genel zekayı harekete geçirerek, çocuğun işitme korteksindeki beyin yolunun gelişimine yardım ediyor. Ve tabi çocuğun yaşı ne kadar küçükse o dilin dilbilgisine ve telaffuzuna ana dili gibi hakim olması bir o kadar kolay oluyor.

Bana biraz kendi okulundan bahseder misin? Helen Doron Acarlar nasıl bir okul?
Helen Doron Acarlar, Acarkent sitesinin içinde 7 sınıflı ve 3 farklı bahçesi olan bir okul. Dil okulu için farklı, anaokulu için farklı sınıflarımız var. 3 katlı bir villada olmanın avantajını kullanarak böyle bir ayrım yapabiliyoruz. Oyun parkımız, çim bahçemiz ve bir de organik tarım yaptığımız küçük bir organik bahçemiz var. Yeni açılmış olsak da bu yazı kaçırmadık. Yaz meyve ve sebzelerinden seçtik, çok sevdiğim ve güvendiğim bir dostum Antalya’dan bize fideler gönderdi. Şuan bahçemizde patlıcan, domates, salatalık, kavun, karpuz ve biberlerimiz yetişiyor. Çocuklarımız suluyorlar, büyüyünce koparıp afiyetle hep beraber yiyoruz. Mesela bir kız çocuğumuz var, 2,5 yaşında. İlk zamanlarda toprağa basmaktan korkuyordu şimdi ise kendiliğinden bahçeye çıkıyor, salatalıkların arasına giriyor ve koparıyor. Bu gelişimi görmek çok güzel tabii.

Mezunlarımız anaokuluna nasıl ulaşabilirler? Mezunlara özel uygulanan indirim imkanları var mı?
Mezunlarımız okulumuza web sitemizden (www.helendoronacarlar.com) veya telefon numaralarımızdan (0216 4850823-24 & 0533 9597448) kolaylıkla ulaşabilirler. Tabiki mezunlarımıza özel indirimler olacaktır. Benim ile iletişime geçmeleri yeterli.

Bundan sonrası için planların neler?
Çocukları ve mesleğimi çok seviyorum. Şimdi bir de eğitim gibi büyük bir sorumluluk aldım üstüme. Her alandaki yenilikleri takip ederek okulumu her geçen sene daha da geliştirmeyi hedefliyorum. Şu anda o benim bebeğim ben de en iyi şekilde, özenle onu büyüteceğim.

İş ve özel hayatınızla ilgili paylaşmak istediğiniz güzel haberleri bu sayfalardan mezunlarımıza duyuracağız. Güzel haberlerinizi mezun@ku.edu.tr adresine bekliyoruz.