Koç Üniversitesi’nin yeni mezunlarından Rana Mengü’21 ile Koç Üniversitesi yıllarından, mezuniyet sonrası kariyer adımlarından ve yazarlık deneyimlerinden konuştuk. Bizleri GATE 27 ile tanıştıran Rana Mengü, Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü’nden 2021 yılında mezun oldu. Kariyerine Koç Üniversitesi mezunlarının girişimi olan Aposto’da devam ettirecek mezunumuzun macerası ve “Çatlak” isimli şiir kitabı hakkında detaylar ilham veren bu röportajımızda yer alıyor.

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Merhaba Rana ben. Koç Üniversitesi 2021 Medya ve Görsel Sanatlar mezunuyum. Şu anda da Gate 27 isimli bir sanatçı konuk evinde, koordinatörlük yapıyorum. Üniversite yıllarımdan beri çeşitli dergilerde aktif olarak yazarlık yaptım. Güncel olarak devam edemesem de yazmanın benim için yeri hep çok ayrı. Kelimelerle oynamak; aktarmak istediğim şeye yepyeni katmanlar eklememi sağlıyor her seferinde, parçaların şekilleri her adımda değişen ve bitmeyen bir puzzle gibi. Sonunda gördüğün şey ise, her seferinde kendinden bir parça oluyor. Daima arayış içinde olduğun kendini bulma oyunu bir nevi.

Öğrencilik günlerinize ait bizimle paylaşmak istediğiniz bir şeyler var mı?

Tabii. Mezun olduktan sonra daha sıklıkla fark ettiğim bir şey haline geldi burada bize sunulan imkanlar. Çok klişe ama insan içindeyken o kadar da göremiyor sanırım. Okulumuzdaki öğretmenlerimiz, derslerimizin konuları, sosyal etkinlikler özellikle “Yaşayan Kütüphane” hayatımda bambaşka kapılar açmamı sağladı diyebilirim. Çevremizdeki herkesin deneyimleri, fikirleri, olaylara yaklaşımları apayrı ve çok besleyici. Koç bu anlamda çok özgürlükçü bir yer. SGKM’de yapılan etkinlikler, mezun olduktan sonra çok da eşine rastlayabildiğim türden değildi. Hiç unutmuyorum 2. Sınıftayım, “Farklı Bedenlerle Dans” grubu gelmişti performanslarını sergilemeye. Büyülenmiştim. O zamana kadar hiç bilincinde olmadığım bir kavram, hayatıma umut olarak girmişti. O dönemden beri çeşitli derneklerde gönüllü olarak çalışmaya başladım. Şu anda da “Erişilebilir Her Şey” ekibinin bir gönüllüsüyüm. Farklılıklara karşı öğrendiğim, kendimi geliştirdiğim ne varsa filizini Koç Üniversitesi ekmiştir.

Koç Üniversitesi 2021 mezunusunuz. Koç Üniversitesi’nin yeni mezunlarındansınız. Mezun olduğunuzda neler hissettiniz? Koç Üniversitesi mezunu olmak nasıl bir şey?

Maalesef ben de pandemi mezunlarındanım. Dolayısıyla okulun bittiğini tam da anlayamadığım bir dönem oldu. Dünyanın ve ülkenin yaşadığı sıkıntılardan, içim hep bir karanlık baktım iş ilanlarına fakat Koç Üniversitesi’nin değerini de tam o arayış döneminde anladım diyebilirim. Görüştüğüm kurumların hepsi okulun adını duyunca daha bir dikkatli dinledi beni. FMV Işık lisesi mezunuyum, kurumun öğrencilerine öğrettiği ilk şey; aynı zamanda da mottoları “Önce iyi insan yetiştirmek”. Koç Üniversitesi’ne geldiğim ilk dönemlerde de bu öğretiyi her yerde aradım ve gördüm ki, buranın da önceliği çok benzer. Öğrencilerine verdiği değerle, sunduğu imkanlarla ama hepsinden önemlisi öğretmenlerin size yaklaşımıyla bariz olarak söylenmese de herkesin ilk amacı; yetiştirilen kişinin “iyi” birer insan olarak mezun olmaları.

GATE 27’de Koordinatör olarak çalışıyorsunuz. Bize GATE 27’den bahsedebilir misiniz? Neler yapıyorsunuz?

Gate 27; bir Uluslararası Sanatçı Konuk Evi. Ülkemizde çok da sık rastlamadığımız bir oluşum aslında. Misyonları; yurtdışından ve Türkiye’den sanatçılara alan ve imkan sunmak. Melisa Tapan’ın 2019 yılında kurmuş olduğu Gate 27’de tam olarak bu değerlerle hareket ediyor. Başvuru yapan sanatçılar, Beral Madra, Nazan Ölçer, Ahu Antmen ve Selçuk Artut’un yer aldığı Danışma Kurulundan onay aldıktan sonra projelerinin gerekliliklerine göre 1 ile 3 ay arası misafirimiz oluyor. Kurumun 2 lokasyonu var; İstanbul ve Ayvalık. İstanbul daha genç, sektörden sanat profesyonelleriyle tanışma ihtiyacı olan daha iletişim odaklı bir yer. Ayvalık ise konsantrasyon gereken, sessizlikte çalışmaya ihtiyacı olan kariyerlerinin belirli bir noktasında olan sanatçılar için diyebilirim. Ben de burada koordinatörlük yapıyorum. Yaptığımız işler çok olsa da, aslında ekip 3 kişilik ve yeni kurulan bir kurum olması dolayısıyla da yaptığım işin belirli bir tanımı yok sanırım. Sanatçıların başvuru ve değerlendirme süreçleri, gelmeden önce kurulan iletişim, program süresince ihtiyaçları doğrultusunda destek verme, web sitesi tasarlama, sosyal medya yönetimi, haber bülteni hazırlama, etkinlik organizasyonları gibi çeşitli konulardan sorumluyum. Dünyanın her yerinden tanıştığım sanatçılar, bu yapı ve süreçler ufkumu açıyor her konuda beni besliyor.

Yeni bir mezun olarak gelecek planlarınızdan bahsedebilir misiniz?  

Aslında fazlasıyla heyecanlıyım bir sonraki adım için. Temmuz ayının ortasında Koç Üniversitesi mezunlarının kurduğu Aposto!’da iç yayınlar editörü olarak yeni bir pozisyona başlayacağım çünkü. Aposto!; bir online gazete & dergi platformu. Her gün aynı saatte mailinize gelen bir bildiri ile gündemi 5 dakikalık okumalarla takip etmenizi sağlayan, üstelik bununla da kalmayan kültür sanat, gastronomi, edebiyat, film, müzik, spor, gezi ve daha birçok alanda makaleler yayımlayan bir platform. İçinde yer almaktan gurur duyuyorum. Aynı dönemlerde mezun olmuş arkadaşlarının bu denli başarılı ve alanında öncü bir oluşum başlatmaları gerçekten çok özel. Benim için ise hem öğrenme hem de tutkuyla yaptığım yazarlığa bir geri dönüş diyebilirim.

Yazarlık alanında başka neler yaptınız?

Aktif olarak üniversite yıllarımda başlamış olsam da küçüklüğümden beri yazıyorum daha doğrusu deniyorum aslında. Benim için bu konudaki dönüm noktası; MAVA bölümündeyken dersini alma şansına eriştiğim sevgili öğretmenim, yol göstericim Laleper Aytek’in fotoğraf dersi ile başladı. Dürüstçe söyleyebilirim ki öğrenim hayatımda almış olduğum en ufuk açıcı ders oldu. Fotoğrafın şiirle göz ardı edilemez bir bağı var. Çok sevdiğim John Berger’in “Her şeyi bir arada tutan boşluktur.” cümlesindeki gibi iki alanın da beslendiği ortak bir “iç boşluğu” var bana göre.

 

Laleper Hocanın dersini aldığım dönemlerde Kafkaokur’un ek dergisi olan Yalnız’ da yazılarım yayımlanıyordu fakat tam da kendi dilimi bulmuşum gibi hissetmiyordum. Bir gün hiç unutmuyorum Laleper Hocayla sofradayız bir cesaretle yazdıklarımı göndermiştim ona, yol göstermesi adına, hiç üşenmemiş saatlerce not almış üstüne… “Şiir yazmalısın sen” dedi. Dilini şimdilerde daha iyi anladığım ve benzetilmekten gurur duyduğum Aslı Erdoğan’a benzetti, o günden beri şiir benim kendimi anlatma aracım oldu. Daha sonrasında ise Kafkaokur’da yayımlandı şiirlerim ve şimdilerde de ilk şiir kitabım olan “Çatlak”ı elimde tutuyorum. Bu yolculuğumun en büyük mihenk taşıdır Laleper Aytek ile kurduğum bağ ve bu da tabiki yine Koç Üniversitesi sayesinde. Öğretmenlerimiz, gerçekten hayatın her alanında elimizden tutuyor. Sadece Laleper Aytek’i tanıma, duruşunu görme ve hayatıma bir dost, akıl hocası olarak katma şansını bana verdiği için bile buraya çok şey borçluyum.

Sizin mezunlarımızla ve aktif öğrencilerimizle paylaşmak istediğiniz şeyler var mıdır?

Ben de yeni mezun olduğum için benden daha önce veya aynı dönem mezun olmuş abi, abla ve arkadaşlarıma bir şey söyleyebilecek deneyimde hissetmiyorum kendimi ama hala okuyan arkadaşlarıma tek bir şey diyebilirim; bulunduğunuz ortamın kıymetini bilin. Ben de okuyorken zaman zaman ayaklarım geri geri gitti, sıkıldım, bunaldım ama şimdilerde anlıyorum ki çok başka ve eşine az rastlanır bir yerde öğreniyoruz hayatı, ne büyük şans! Eminim hepimiz kendi hayatlarımızda huzuru ve mutluluğu bulacağız, yolumuz açık ve sevgi dolu olsun dilerim.