Lise yıllarında tiyatro ile tanışan 2004 mezunumuz Itır Karabulut, kaleme aldığı “Kalanlar” isimli oyun ile 8. Yeni Metin Yeni Tiyatro Festivali’nde Senenin Oyunu Ödülü’ne layık görüldü. Itır’la bir araya gelerek tiyatroyla tanışmasından aldığı ödüle giden süreci konuştuk. Bu keyifli sohbeti okumanızı öneririz.

Merhaba Itır, kendini mezunlarımıza tanıtır mısın?

Merhaba. 1982 Mersin doğumluyum. Tarsus Amerikan Koleji’nden mezun olduktan sonra üniversite için İstanbul’a geldim. Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okudum. 2004 yılında mezun oldum. Pek çok insan gibi, okuduğum bölümle alakasız bir işe girdim. Yaklaşık on iki sene boyunca büyük reklam ajanslarının müşteri ilişkileri departmanlarında çalıştım. Okul ve iş hayatı süresince tiyatro ile ilgilendim, kulüpler, atölyeler… Yaklaşık üç sene önce de artık oyunculukla ilgilenmek istediğimden emin olarak, daha doğrusu bunu denemek istediğimden emin olarak işten ayrıldım. Şimdi hayatımın büyük bölümünü seslendirme, oyunculuk ve oyun yazarlığı gibi asıl yapmak istediğim işler oluşturuyor.

Tiyatroya ilgin nasıl başladı?

Aslında benim ilk merakım resimdi. Ama çocukken her hafta sonu aile toplaşmalarında sahne alırdım. Şimdi Sezen ol, hop Ajda, Zerrin olmazsa olmaz. Bizim lisede kulüplerden birine üye olmak şart gibiydi. Ben müzik hocamın ısrarlarına rağmen tiyatro seçtim. Edebiyat hocaları o zaman oyunları yönetiyor. Hafta içi dersler bittikten sonra provalar oluyordu. Çoğu zaman akşam yemeğine gecikiyordum. Ailemin hiç hoşuna gitmezdi tabii.

Koç Üniversitesi Tiyatro Kulübü’nün sana nasıl bir katkısı oldu?

Üniversitenin oryantasyon günü tiyatro kulübünün kayıt kuyruğundayken elinde dürbün varmış gibi annem aradı, kulüplere yazılıyoruz şimdi, dedim. “Sakın!” dedi. Okul dört senede bitmez diye korktular belki. Ben de çıktım o kuyruktan. Ama kısa zamanda edindiğim yakın arkadaşlarımın çoğu tiyatro kulübündeydi.

İlk senenin sonunda sahnelenen oyunu izledim. Ve o akşam kulübe kayıt oldum. O zaman bilmiyorum Ahmet Levendoğlu kimdir; Haluk Bilginer’in bile hocasıymış, dediler. Provaya on dakika değil, bir dakika geç kalınamaz. Yolunu kaybedip kendini Sevgi Gönül Oditoryumu’nun sahnesinde bulan kediyi, oturduğu koltuktan kalkmadan konuşarak ikna yoluyla dışarı çıkartmış bir insan. Ahmet Hoca’nın yönettiği dört oyunda amatör olarak sahneye çıktım. Oyunculardan birine bir şey anlatırken hepimize anlatırdı. Hayatımın en mutlu günleriydi. Bir tiyatro metnine, bir karaktere nasıl yaklaşmam gerektiğini öğrenmeye başlıyordum. Murat Kılıç ve Serda Kondeler de Ahmet Hoca’nın asistanları idi. Sanırım prova saatimiz, okuldaki ders saatlerimizden daha çoktu.

Biz dört senenin tamamını Rumeli Kampüsü’nde geçiren ilk dönemdik. Karda kışta okul yolu kapansa da provaya giderdik. Arkadaşlarım bir gün dediler ki; “Yaşadığımız yerden yakınmaktansa onu güzelleştirmeyi seçelim, tiyatro festivali yapalım.” Böylece birçok gönüllü ile bugün gelenekselleşmiş olan Koç Üniversitesi Tiyatro Festivali’nin ilkini, ikincisini ve üçüncüsünü düzenledik. Sponsor bulmaktan, poster hazırlığına, servis ayarlamaya kadar tüm organizasyonu yapıyorduk.

İstanbul ve çevresindeki okulların oyunları, profesyonel tiyatro topluluklarının oyunları, atölyeler ve söyleşiler.

Geçen gün evi toplarken, hem kendi oyunumuzun hazırlıkları, hem de festival organizasyonu nedeniyle okul idaresinin ve ders hocalarımızın imzaladığı sayısız izin kağıtlarımızdan bazılarına rastladım. Tüm oyunlara hatta atölyelere gelen, çok iyi şeyler yapıyorsunuz diyerek sırtımızı sıvazlayan güzel ders hocalarımız vardı. Çok şanslıydık. Nihan Hanım, dekanlıkta yaptığımız toplantılardan sonra ‘Hadi kızlar size Türk kahvesi ısmarlayayım’ derdi.

Uzun bir zaman iş yaşamı ve tiyatroyu bir arada yürüttün. Bu süreç nasıldı? 

Fe-la-ket. Reklamcılık; günü, saati olmayan ve mesai bedeli almadığınız bir meslek. Çalışmaya ilk başladığımda Studio Oyuncuları’nda, Şahika Tekand’ın oyunculuk sınıfına kaydolmuştum. Dördüncü ayımda pes etmek zorunda kaldım. Hiç bir derse, provaya zamanında yetişemiyordum. Aradan vakit geçti, bir reklamveren bütçesi olmadığı için “Dublajı ajanstan bir çalışan yapsın” demiş. İdeali böyle değil işin ama ben yaptım. Sonra da Dialog’da seslendirme kursuna yazıldım, derslerde tiyatro metinleri de geliyordu karşımıza. Hemen akabinde oyunculuk sınıfına yazıldım tabii.

Ajansta bir cuma akşamı ben yayın kopyası, ilan pdf’i peşinde koşarken, Can Gürzap, yöneteceği bir oyunda rol teklif etmek için aradı. “Senin işin gücün var, bu ülkenin şartlarında işini tiyatro için bırak demem mümkün değil ama bir arada da olmaz, sen bir düşün” demişti. Hem çok onur verici, hem de çok korkutucuydu. Araya başka şeyler girdi, düşünmeye gerek kalmadı, ben reklamcılığa devam ettim.

Ama dönem dönem başka oyunculuk atölyelerine gittim. Hafta içleri kurstan arkadaşlarla hocalarımıza parça hazırlamak için prova alırdık. Akşam 11.00’dan sonra bile iş telefonu aldığım, provayı kesmek zorunda kaldığımız çok olmuştur. Reklam çekimi setlerindeki boşluklarda, bir yere toplantıya giderken yolda, yemek aralarında, eve dönerken metroda, yolda tek başıma yürürken hep ezber yapardım. Ajanstan arkadaşlarım yardım ederdi ezberime, hatta bana kostüm aksesuar getirirlerdi evden. Reklamcılık zordu, ama bana çok şey de öğretti.

Sonrasında tamamen tiyatroya yönelme fikri nasıl doğdu ve hayata geçti? 

Üzerimde emeği olan çok değerli hocalarım oldu. Ama işten ayrılma kararımda, son katıldığım ve en kapsamlı eğitimi aldığım Ümit Çırak Modern Oyunculuk Teknikleri Atölyesi’nin (3MOTA – Sahne3) katkısı çok büyük. Ümit Çırak, Zeynep Kaçar ve Çağatay Çatal hem hocamız, hem ailemiz oldular. O dönem İstanbul’da çokça terör saldırısı vardı. Bombalardan biri bir iki kilometre yakınımda patlamıştı. Ya tek bir hayat varsa, dedim. İş hayatından da oldukça bunalmıştım. Ajanstan ayrılma kararımı destekleyen çok dostum oldu. Kreatif direktörümüz, sektörün efsanesi Derya Tambay, sahnede çekilmiş bir videoyu izleyip, bu işi yapmalısın demişti. Ailemi zaten bir süredir yavaş yavaş bu fikre ısındırmaya çalışıyordum. Yeni ve maaşsız bir serüvene atılırken, manevi ve maddi destek gerekiyordu. İşten ayrıldıktan sonra Sahne3’te ders asistanlığı ve oyunlarda reji asistanlığı yaptım. Bu arada biraz daha butik ajanslarda reklamcılık yapmaya, bazı projelerde müşteri ilişkileri yönetimi yapmaya devam ettim, Gül Istıranca Seslendirme ve Canan Odacıl Casting’e kayıt oldum, akmasa da damlıyor diyebilirim. Kendi ayaklarımın üzerinde durmaya alıştığım on iki senenin sonunda çıktığım bu yolculuğa çok olumlu bakmayan, ama hadi dene madem, diyen ailemden destek alma fikri çok hoşuma gitmiyordu. Tiyatro, ailemin gelecek göremediği bir maceraydı. Ama zamanla beni gönülden desteklemeye başladılar, yanımda oldular. Şimdi görüyorum ki, istediğin şey için çalıştığında çabaladığında isteğin çok görünür oluyor, hatta sana senden çok inananlar bile çıkıyor. Sahne3’te sahnelenen Özgürlüğün Bedeli (Emmanuel Robles) oyununda ilk kez profesyonel olarak sahneye çıktım. Değerli ödüllere layık görülen oyunu iki sezon oynadık. Bu arada babam ve bir kaç arkadaşım, yazmayı denememi söylemişti.  2019’da GalataPerform’un oyun yazarlığı atölyesine katıldım. Yolu bu atölyeden geçmiş olan dostum Tolga Çıklaçiftçi’nin oyun okuması sayesinde GalataPerform ile tanışmıştım.

GalataPerform’un 2006 yılından bu yana süregelen, yeni oyun yazarları keşfetmeyi ve çağdaş oyun yazımına alan açmayı hedefleyen Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesi’ne dahil oldum. Bu atölye, oyunlarını hayranlıkla izlediğim yeni yazarlar katmıştı tiyatroya. Atölye çok kapsamlıydı. Hocalarımız Yeşim Özsoy, Ozan Ömer Akgül, Ferdi Çetin’e ne kadar teşekkür etsem az. Pek çok Türk ve yabancı konuk yazar ile de dersler ve oyun okumaları yaptık. Bir kaç isim saymak gerekirse; Özen Yula, Semih Çelenk, Ahmet Sami Özbudak, Murat Mahmutyazıcıoğlu, Iona Paun, Christina Ouzounidis, Fredrik Brattberg… Ufkumuz gerçekten çok açıldı.

Geçtiğimiz günlerde, yazdığın oyun GalataPerform tarafından yılın oyunu seçildi. Bu oyunu yazma ve ödül sürecini biraz anlatır mısın?

Atölye sürecinin ortalarında senenin teması açıklandı. Sanıyorum yirmi beş yazar / yazar adayı “Çöp” teması altında oyun yazmaya başladık. Her yazarın bir danışmanı oluyor; fikir aşaması, aklımızdaki olay örgüsü, hep adım adım ilerledik. Danışman hocalarımız, bizi hep cesaretlendirdi, yolumuzu kendi kendimize bulmamız için yardım etti ve herkes birbirinin fikrine destek oldu. Mükemmel bir süreçti.

Her sene olduğu gibi bu atölyede senenin temasıyla yazılan altı oyun Yeni Metin Yeni Tiyatro Festivali’nde okuma tiyatrosu olarak yer alacaktı. Profesyonel yönetmenler ve oyuncular oyunlarımızı ele alacaktı.

Yazdığım “Kalanlar” oyunu 8. Yeni Metin Yeni Tiyatro Festivali’nde senenin oyunu ödülüne layık görülmüş. Çok onur ve heyecan verici. IKSV Tiyatro Festivali ile ortaklaşa gerçekleştirilecek Oyun Okuması’nı yazma aşamasında da danışmanım olan canım hocam Yeşim Özsoy yönetecek. Okuma, 30 Kasım 15.00’da Arter’de İngilizce üstyazılı olarak ve ne güzel bir tesadüf ki Sevgi Gönül Oditoryumu’nda gerçekleşecek.

Annem, bir oyun yazacağımı öğrendiğinde, beni yaz, dedi. Oyunun tamamı kurgu ama annemden, ailemden çok şey var içinde. Yazma aşamasında fikir danıştığım, beynimin kıvrımlarında beraber dolaştığım dostlarım oldu. En çok da Koç Üniversitesi Tiyatro Kulübü’nde tanıştığım ‘tiyatrodan arkadaşlarım’, hayatımın sonuna kadar varlıklarına şükredeceğim Verda Habif, Özüm Hatipoğlu, Işık Tüzün ve Hande Özyıldırım.

GalataPerform 8. Yeni Metin Yeni Tiyatro Festival’inden biraz daha bahsetmek ister misin?

Festival, 23 Kasım – 30 Kasım 2019 tarihleri arasında. 7 adet yeni Türk oyun yazarının oyunlarının okumasının yanı sıra paneller, söyleşiler ve atölyeler düzenlenecek. Ayrıca festival kapsamında Galata ve bölgesinde yine bu tema etrafında üretilen 2 proje gerçekleşecek.

8. Yeni Metin Yeni Tiyatro Festivali Yazarları; Derman Gülmez, Eda Şahin Korkmaz, Evrin Araç, Özgürcan Uzunyaşa, Özlem Erben, Sema Elçim ve Tolga Kılık.

Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesi, Türkiye’de yeni oyun yazarlarının keşfedilmesini, yazarların ilk oyunlarının profesyonel tiyatrocularla buluşmasını, hem atölye katılımcılarının hem Türkiye’deki tiyatro seyircisinin uluslararası iş birlikleri sayesinde dünyadan örneklere ulaşabilmesini sağlıyor. Festival durakları arasında; Arter, GalataPerform, Kıraathane Edebiyat Evi var. Bekleriz.

Bugüne kadar tiyatronun farklı alanlarında bulundun; bundan sonrası için planların neler?

Sahnede olmaya devam etmek istiyorum. Sahne3’te yapılması planlanan yeni bir proje var. Yazmaya muhakkak devam edeceğim. Bu ödül, çok büyük bir teşvik. GalataPerform yazarlık atölyesinin ileri oyun yazarlığı derslerine katılacağım. Hayatın ne getireceği belli olmaz ama planım, öğrenmeye ve üretmeye devam etmek. Yazdığım ve yazacağım oyunlar sahnelensin, çok isterim. Umarım yanımda hep beraber üretmekten keyif alan sevdiklerim olur, daha çok ‘insan’la buluşuruz.