Makine Mühendisliği yüksek lisans mezunumuz ve doktora öğrencimiz Ozan Kara ile doktora çalışmaları ve geçtiğimiz günlerde katıldığı Birleşmiş Milletler tarafından organize edilen “Küresel Sağlık için Uzay İşbirliklerini Güçlendirme” konulu konferans hakkında konuştuk.

Merhaba Ozan, mezunlarımıza kendinden ve eğitim sürecinden bahseder misin?

Merhabalar, öncelikle röportaj için çok teşekkürler. Koç Üniversitesi ailesinden birisi olarak çalışmalarımı ve heyecanımı sizler ile paylaşmak beni mutlu etti.

İstanbul Teknik Üniversitesi Uzay Mühendisliği bölümünden 2014 Ocak ayında mezun oldum. Sonrasında yüksek lisansımı Koç Üniversitesi Makine Mühendisliği’nde yaptıktan sonra doktora programıma yine Koç’ta devam etmekteyim.

İTÜ’deki öğrenciliğim boyunca gerek teknik açıdan gerekse sosyal açıdan kendimi geliştirmeye çalıştım. Karakterimizi, vizyonumuzu ve hayata bakış açımızı belirlediğimiz üniversite sürecinde her zaman kendimi küresel bir vizyon ile geliştirmeye ve en önemlisi işimde en iyisi olmaya çalıştım. Sonrasında ise Koç Üniversitesi yüksek lisans programının sunduğu disiplinlerarası ders programı akademik olgunluğumun gelişmesinde açıkçası çok faydalı oldu.

Genç bir akademisyen olarak çalışma alanına hakim olmak ve küresel gelişmeleri takip edip katkıda bulunmak çok önemlidir. Bu yüzden ben de Uluslararası Uzay Federasyonu, Amerikan Havacılık ve Uzay Enstitüsü ve Uzay Nesli Danışma Konseyi gibi alanımdaki en önemli kurumların çalışmalarını takip ediyorum ve çalışmalarına aktif olarak katılıyorum. Bu katılımlar sırasında Buzz Aldrin, Chris Hadfield gibi ünlü astronotlar ya da NASA, ESA, Boeing gibi kurumlardan üst düzey yöneticiler ile toplantılar yapıyoruz ve özellikle yeni nesilleri geliştirmek için iş birliği içerisindeyiz.

Koç Üniversitesi’ndeki yaptığın akademik çalışmalarından söz eder misin?

Lisans eğitimim boyunca daha çok uydu tasarımı ve üretimi üzerine çalıştım. Yüksek lisansta yaptığım tez ve makaleler daha çok “küçük uyduların elektrik itki sistemi kullanarak Ay’a seyahatinin analizi” üzerine oldu. Basitçe açıklamak gerekirse yaptığım analiz aslında bizim endüstri mühendisliğinde ders olarak aldığımız optimizasyona dayanmaktadır. Ay seyahati boyunca ne kadar kg yakıt gerekir? Seyahat kaç gün sürer? Ve en önemlisi de çeşitli görev maliyeti ne kadardır? gibi soruları inceledim. Burada roket itki sistemleri ilgili de küçük bir açıklama yapmak istiyorum. Roket itki sistemleri yakıt ve oksitleyici olarak oksijen, hidrojen ve diğer kimyasalları kullanan kimyasal itki sistemleri ve elektrik alan, manyetik alan ve iyon bombardımanı gibi kavramlar ile çalışan elektrik itki sistemi olarak iki ana başlıkta incelenir. Ben çalışmalarımı daha çok elektrik itki sistemi üzerine yaptım. Çünkü bu sistemler daha az yakıt gerekmektedir. Yakıt olarak da xenon gazı kullanılır.

Bu çalışmalar yanında eğitim sürecim boyunca astronotlar için ilaç geliştirmek, Mars görev seyahati için sanal gerçeklik ve karar verme (decision making) sistemi geliştirmek ve uydu iletişim sistemleri gibi farklı konularda da makaleler yazdım.

Geçtiğimiz günlerde “Küresel Sağlık için Uzay İşbirliklerini Güçlendirme” konulu bir konferansa katılın. Bu konferansa katılma sürecinden bahseder misin?

Birlemiş Milletler bildiğimiz gibi birçok farklı konuda uluslararası toplantılar, konferanslar ve çalışmalar yürütmektedir. Bu çalışmaları daha kapsamlı ve planlı hale getirmek için “2030 Vizyonu” çerçevesinde on yedi adet “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH)” belirlediler. SKH’nın ele aldığı on yedi tema içerisinde sürdürebilir temiz enerji, küresel sağlık, eğitim kalitesi, yoksulluk, ekonomik kalkınma, iklim değişikliği ve cinsiyet eşitliği gibi bir konular yer almaktadır. Birleşmiş Milletler’in amacı ülkeler ve uluslararası organizasyonlar ile üst düzey konferanslar, çalıştaylar ya da toplantılar yaparak 2030 yılına kadar bu temalara çözüm üretmektir.

Benim katıldığım konferans ise bu temaların “Küresel Sağlık” alanını ilgilendiriyordu. Açıkçası katılım için çok özel bir şey yapmadım. Duyuruyu görünce hemen internet üzerinden katılım başvurusu yaptım. Bir de astronot sağlığı konusunda bir sunum özeti de gönderdim. Başvurumun kabul edileceğinden emin de olsam Birleşmiş Milletler tarafından destek alacağımı hiç düşünmedim. O yüzden genç bir akademisyen olarak üst düzey bir konferansa destek almak Türkiye’nin uluslararası prestiji açısından çok önemli oldu. Koç Üniversitesi’ni de orada temsil ettiğim için mutluyum.

Konferansın önemi, ana konuları ve çıktılarından bahseder misin?

Konferans, Birleşmiş Dış Uzayın Barışçıl Kullanımı Komitesi, Dünya Sağlık Örgütü ve İsviçre Hükümeti tarafından düzenlendi. Konferansa yirmiden fazla ülkeden, çeşitli teknik alanları temsilen yaklaşık yüz kişi katıldı. Katılımcılar arasında hükümet temsilcileri, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler delegeleri, NASA (Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi), ESA (Avrupa Uzay Ajansı) ve JAXA’dan (Japonya Uzay Araştırma Ajansı) üst düzey yöneticiler, genç profesyoneller ve öğrenciler vardı.

Konferansta, küresel sağlık sorunlarının ulaştığı boyutlara vurgu yapmak için, kullanılan uzay teknolojileri birçok tartışmanın konusu oldu. Hastalıkları belirlemek için ülkelerin görüntülenmesi, dünya gözlem ve iletişim uyduları gibi uzay teknolojilerinin kullanımı konusundaki güncel çalışmalar incelendi. Mesela, Zika ya da Ebola virüsü gibi salgın hastalıkların öngörülmesi için erken uyarı analizleri, gelişmekte olan ülkelerde sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, su kirliliği ve atık kontrolü, tele-tıp uygulamaları ve uluslararası uzay istasyonunda (UUİ) yürütülen kanser gibi hastalıklar için potansiyel tedavi yöntemleri.

Ozan’ın konferansla ilgili olarak KURIOUS’a yazdığı detaylı yazı için tıklayın. 

Senin konferansta gerçekleştirdiğin sunum konusunda bilgi verebilir misin?

Dünyada, ellerimizi yıkarken ve dişlerimizi fırçalarken, Salmonella Typhimurium, Pseudomonas Aeruginosa veya Staphylococcus Aureus gibi birçok bakteri patojeni ile karşılaşırız. Çıplak gözle görünmese de, bakteri bizi birçok açıdan etkiler. Bu bakteriyel patojenlerin UUİ’de bulunan mikro-yerçekiminde fonksiyonlarını değiştirdikleri tespit edildi. En önemli değişikliklerden biri, bakterilerin virülansında artışa neden olan gen ifadesidir ve bu nedenle astronotların hasta olma ihtimali daha yüksektir. Uzaydaki herhangi bir bakteri, mesela Mars’a giderken “uzun uzay uçuşu” sırasında astronotların bağışıklık sistemini zayıflatacağı ve bulaşıcı hastalık riskini artıracağı için, bu çalışmalar çok önemlidir.

Ben de, mikro-yerçekimi ortamında Pseudomonas Aeruginosa virülansını (hastalık yaratma potansiyeli) artıran ve sRNA’ya bağlanan önemli bir protein olan HfQ hakkında sunum yaptım. Çalışmalarımda bakterilerin virus etkisini azaltmanın bir yolu olarak HfQ-sRNA bağını engellemeye çalıştım. Hesaplamalarıma göre, günümüzde kullanılmakta olan ve HfQ’ye yüzde 80-90 oranında benzer birçok ilaç molekülü bulunuyor. Örneğin, kanser önleyici olarak kullanılan ya da proteinleri düzenleyen, karaciğer ve akciğer kanseri tedavisinde kullanılanlar gibi. Bu mevcut ilaçların moleküler dizilimini, HfQ’nin molekül yapısını kopyalayacak şekilde değiştirebilirsek, proteinin etkisini bloke edebilen yeni moleküller yaratabiliriz. Böylece bu bakterilerin uzaydaki virus etkisini düşürebiliriz. Bu yeni ilaçlar, uzun uzay uçuşu sırasında hayatı tehdit eden hastalık riskini azaltmak için astronotlar tarafından kullanılabilir.

Bundan sonraki süreçte çalışmalarınla ilgili hedeflerini paylaşır mısın?

Akademik başarının bir kıstası orijinal ve fazla yayın olduğu için makale çalışmalarım devam edecektir. Bunun yanında yurtdışında görev aldığım kurumlarda çalışmalarımı daha kalıcı kılmaya çalışacağım. Özellikle Uluslararası Uzay Federasyonu’nda yer aldığım uzay eğitimi, uzay itkisi, bilgi yönetimi gibi komitelerdeki çalışmalarını devam ettirmek istiyorum. Birleşmiş Milletler’in özellikle uzay alanındaki çalışmalarına katkılarım devam edecektir. Avrupa Birliği Uzay Bilinci organizasyonunda da uzay konusunda online dersler (webinar) vereceğim. Kişisel hedeflerim arasında 1-2 yıl içerisinde Dünya Ekonomik Forumu’na katılmak var. Uzay üzerine keyifli bir kitap yazıyorum. Ne zaman çıkar bilemeyeceğim ancak bunun üzerine çalışıyorum.

Koç Üniversitesi’nde okuyan gençlere tavsiyelerin nelerdir?

Günümüzde ülkelerin çağdaşlaşması küresel işbirliğine ve yüksek seviyeli teknolojiler üretme seviyesine bağlıdır. Gençlere en büyük tavsiyem öncelikle alanları hakkında her türlü bilgiye sahip olsunlar. Yani “awareness” (bilinç) ne kadar önce elde edilirse geleceklerini o kadar olgun ve doğru çizerler. Bunun dışında araştırma yapma ve öğrenme yetisini de üniversite yıllarında kazanıyoruz. Genelde hazır bilgiyi isteriz ve insanoğlu buna doğası gereği meyillidir. Bunu genç yaşta kendimizi geliştirerek engelleyebiliriz. Üniversite sürecinde ise gençlerin öğrenme becerisi kazanmaları, akademik bir yol seçmeseler de ileride yapacakları projelerde orijinal (özgün) fikirler üretmelerine katkıda bulunur.

Teknolojinin gelişmesi ve sosyal medyanın artık hayat tarzı olması açıkçası insanları birbirine daha da çok yakınlaştırıyor. Bu yüzden değişen dünyada ülkemizdeki gençlerin kendisini hem teknik hem de sosyal açıdan geliştirmesi gerekiyor.

Bizden Haberler dergisinde Ozan’la yapılan röportaj için tıklayın. 

İş ve özel hayatınızla ilgili paylaşmak istediğiniz güzel haberleri bu sayfalardan mezunlarımıza duyuracağız. Güzel haberlerinizi mezun@ku.edu.tr adresine bekliyoruz.