Koç Üniversitesi Kimya ve Biyoloji Mühendisliği Bölümü 2014 mezunlarından Özge Uzun ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Sporcu mezunumuz Özge Uzun’un profesyonel yaşam ile spor hayatını nasıl yönettiğini paylaştığı bu sohbette, başarılı mezunumuzun ilham veren anılarını da bulabilirsiniz.

Öncelikle kendini tanıtır mısın?

Ben 1991 İstanbul doğumluyum. Çocukken hep bir kardeşim olsun istediğim için ailem köpek sahiplenerek bana bir kardeş verdi J Zaman içinde kardeşler arttıkça arttı. Ben büyüdükçe de çocuklarım oldular. Bu nedenle inanılmaz hayvan sever olarak büyüdüm. Benim için yerleri çok ayrıdır ve vejeteryan olmamın temel sebebidir.

Diğer bir yandan Özge deyince herkesin aklına spor gelir. Çok enerjik olduğum için çocukken birçok farklı spor yaptım. Maymun iştahlı mı dersiniz, çeşitlilikten hoşlanıyor mu dersiniz bilemem ama o kadar çok farklı sporun içinde oldum ki doğal olarak hiç birinde de profesyonel seviyeye gelmedim.

Şöyle bir toparlarsak Özge, bir hayvan sever, çevreci ve spor tutkunu bir insan diyebilirim.

Koç Üniversitesi’nde eğitim aldığın dönemden biraz bahseder misin? Nasıl bir öğrencilik geçirdin?

2009 yılında Koç Üniversite’nde Kimya Biyoloji Mühendisliği bölümünü kazandım.

Hazırlıkla başlayan toplamda 5 yıl süren unutulmaz bir serüven diyebilirim. Bana şu anki dostlarımı, vizyonumu, hayata bakış açımı katan çok değerli bir ‘okul’ oldu.

Mühendislik okumak tabii ki kolay değil. Finaller, projeler, laboratuvarlar o sırada hayatımın en zor ve en sıkıcı anları gibi olarak gördüğüm zamanlardı. Fakat şimdi dönüp bakınca o günlere gitmek istememek elde değil J

Bir yandan da öğrenciliğim sırasında Barcelona’da Erasmus yapma şansı yakaladım. Hayatımdaki en doğru 5 kararından birisidir. Yurt dışına çıkmış olmaktan çok ayrı, master yapmak veya iş hayatında gitmiş olmaktan da çok farklı bir lisans öğrencisi olarak gitmek.

Kısacası Koç Üniversitesi mezunu olmanın şu an bulunduğum noktada olmamda etkisi çok fazla. Ama bunu belki de yıllar sonra görebiliyorsunuz.

Hayatına spor nasıl girdi? Triatlon ve maraton sporları ile nasıl tanıştın?

Dediğim gibi spor bir şekilde hep hayatımdaydı. Özellikle küçükken çok yoğun antrenman programlarım oluyordu. Bu dönemsel olarak bale, atletizm, cimnastik veya kayak olmakla beraber en uzun süreli yüzme olmuştur. Fakat lise giriş sınavlarının gelmesiyle beraber odak noktam sınavlara kaydı ve ben de spordan uzaklaşmış bulundum. Dönem dönem geri dönüş çabalarım olsa da hiç bir zaman sürdürülebilir olmadı.

Aslında Koç Üniversitesi’nin bana kattığı bir diğer şeye geleceğim şimdi…

Barcelona’da öğrenciliğim sırasında yürüyüşe çıkmıştım. Derken bir baktım genci yaşlısı herkes koşuyor. Bir yürüyen benim. O an kendimden utandım ve zar zor yürü koş yaparak 3 km koştuğumu hatırlıyorum. Tabii bu durumu kendime yediremedim sonrasında her hafta koşmaya çıktım.

İş hayatına başladığımda belli bir antrenman programı takip etmeden koşuyordum.

O sırada koşu gruplarında yakın arkadaşlar edindim. Böylece spor hayatımda daha çok alan kaplamaya başladı. Koşu saatlerim arttı. Yarışlara hazırlanmaya başladım ve maraton koşmaya karar verdim. 2019 yılında 42.2 km koşarak ilk maratonumu tamamlamış oldum. Yer tabii ki Barcelona’ydı  J Oraya özel bir anı katmak istedim.

Derken bisiklet hayatıma girdi. E bisiklet ve koşu var, yüzme geçmişim de iyi kötü var, neden triatlon yapmayayım dedim. 2019 yazında triatlona başladım. Artık 3 branşın olduğu bir sporda antrenörle çalışmak zorunluluk olmuştu. O yıl triatlon federasyonu yarışlarında yaş grubu Türkiye şampiyonu oldum.

Antrenman yaptıkça ne kadar geliştiğimi gördüm ve bu beni inanılmaz motive etti. Şu anki durumda artık haftanın her günü hatta bazen günde 2 tane antrenmanım oluyor. Kısacası spor hayatımda artık çok büyük bir yer kaplıyor.

Unutamadığın bir yarış anın var mı?

Soruyu görünce gülümsedim. Aslında her yarışta kesin unutamadığım tecrübelerim oluyor. İlkini bir önceki soruda cevaplamış oldum. Barcelona’da maraton koşmak başlı başına unutulmaz bir anıydı ama bir tane de bu soruda cevaplayayım.

2019 senesinde Kuş adasında kısa mesafe triatlon yarışı vardı. Bisiklet parkuru yokuşluydu ve benim de ilk bisikletim gayet düşük model bir bisikletti. Yani aslında ağır ve hantal diyebilirim. 2. Turumda arka lastiğim patladı ve ya yarıştan çekilecektim ya da risk alıp kendimi zorlayıp patlak lastikle kalan 8km yi tamamlayacaktım. Ben de kolay kolay vazgeçmek yok 😀 Yokuşu ayakta çıkarak, gerektiğinden çok daha fazla efor sarf ederek parkuru tamamladım. Bıraktığımda dış latiğim pert olmuştu ama ben o yarış sayesinde sezonda iyi puan kazanmıştım. Benim için önemli bir anıdır. Kendi kendimle konuşup modumu çok zor durumlarda bile yüksek tutabildiğimi görmüş oldum. Sporda kuvvetli olmanız gereken nokta sadece fiziksel değil aynı zamanda da psikolojiktir. Başarısızlık yalnızca siz zor durumları kontrol edemediğinizde oluyor. Yoksa her zaman bir şeyler öğrenebilirsiniz.

İş hayatı ile sporu birlikte götürebiliyor musun? Zaman yönetimini nasıl yapıyorsun?

Çok çok iyi bir planlama gerekiyor bunun için. Sabahları iş öncesi antrenmanımı bitirmiş oluyorum ve gün içindeki 2. antrenmanım da iş sonrası oluyor. Bazen Covid19 pandemisi öncesi iş seyahatlerim olurdu. O zamanlarda da programımı gittiğim yere göre revize ederdim. 3 farklı sporu yapmak gerçekten zorlayıcı oluyor. Artık beyniniz ona göre çalışıyor. Burda yüzemem o zaman koşumu şu güne almam lazım ya da akşam toplantım var öğle aramda bisiklet yapabilir miyim gibi… Takvimimde yapacağım her şey saat saat işlidir. O konuda çok organizeyim. Tabii her şey tam istediğiniz gibi olamıyor. 24 saatiniz var ve sonuçta bir şeye daha fazla zaman ayırıyorsanız bazı yerlerden de kesmeniz lazım. Ben evimin konumunu bile yolda zaman kaybetmemek için çok stratejik olarak seçtim. Eskiden yolda ve dizi izlerken harcadığım zamanları şimdi spora veriyorum.

İşinizi düzgün yapıyorsanız zaten çalıştığınız insanlar da sizi tanıdıkça sizinle gurur duyuyor ve bazen onlar da size destek olmak için anlayışlı olup toplantı saatleri gibi konularda gerektiğinde esneyebiliyorlar.

Bir sporcu olarak hedeflerin neler?

Bu işin içine ciddi bir şekilde girdiğinizde Türkiye’deki birçok eksiği de görme fırsatı buluyorsunuz.

Örnek olarak yolda bisikletli farkındalığı, sporcuya maddi desteğin çok az olduğu, toplumda spor ve beslenme farkındalığının çok düşük olduğu, kadın sporcuların özellikle de triatlonda 3 basamaklı sayı kadar bile etmediği gibi gibi çoğaltabiliriz.

Benim amacım tabii ki performansımı arttırıp derecelerimi geliştirirken bir yandan da bu konulara dikkat çekip çözümün bir parçası olabilmek.

Bu konuları uzun uzun konuşmak gerek belki ama basitçe bence kafamızdaki kadın görselini bile değiştirmemiz gerekiyor toplumca. ‘kaslı kadın çirkindir’, ‘sporcu kadın aşırı kaslı olur’ bundan tutun da yollarımızda bisikletçilerin sürmesi için, koşularımızı yapmamız için bile düzgün alanların olmamasına,  sporcuların bile kendi aralarında rekabeti hoş göremeyip birbirlerini lekelemelerine kadar uzanan derin bir problem var.

Tabii ki alanda bir çok kişi faydalı işler yapmaya devam ediyor ve eskisine göre çok daha iyi yerlere geldik. Gelişim bitmez daha gidecek çok yerimiz var ve ben de bunların içinde yer almak istiyorum.

Performansıma gelince de eksiklerimi biliyorum ve onlara odaklı çalışmaya devam edeceğim. Sadece Türkiye değil yurt dışındaki yarışlarda da kürsü görmek istiyorum. Fakat en çok istediğim sakatlanmadan ömrüm boyunca bu işlerin içinde kalabilmek.

Mezunlarımızla paylaşmak istediğin veya genel anlamda eklemek istediğin bir şeyler var mı?

Yıllarca okuyoruz, mezun oluyoruz, işlerimize giriyoruz. Bazılarımız için kariyer önemli, bazılarımız için kazandığımız para, bazıları için başka bir sürü motivatör olabilir. Benim ekstra diyeceğim şey şu: Hayatınıza değer kadan ‘O ŞEYİ’ arayın ve bulun. Bulunca zaten bırakmayacağınıza eminim. Bu benim için spor oldu. Başkası için işi, başkası için resim veya müzik olabilir. Sadece ben o şey ile beraber çok daha iyi, sağlıklı ve mutlu bir insan oldum. Umarım herkes kendi için bunu yakalayabilir.