Oyun sektöründeki hayallerini takip eden 2012 Bilgisayar Mühendisliği Bölümü mezunumuz Soner Aydemir ve 2014 Bilgisayar Mühendisliği Bölümü mezunumuz İkbal Namlı ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Dream Games’in kurucularından olan Soner Aydemir’12 ve İkbal Namlı’14 ile oyun sektörüne giriş serüvenlerini konuştuk. Yakın zamanda ciddi bir yatırım alan Dream Games’i yakından tanımak için detayları röportajımızda bulabilirsiniz.

Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

Soner: 1989 yılında Samsun’da doğdum. İlköğretimi mahallemizdeki bir okulda tamamladım. Lise giriş sınavında Samsun Fen Lisesi’ni kazandım. İlköğretim ve lise yıllarımı derslerime odaklanarak ve basketbol oynayarak geçirdim diyebilirim. Üniversite giriş sınavında Koç Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nü kazandım. 2013’ten bu yana mobil oyun sektöründe, ürün geliştirme ve pazarlama alanlarında çalışıyorum. Dream Games’i kurduğumuz 2019 yılından beri şirketimizde CEO görevini üstleniyorum.

İkbal: 1991 yılında Antalya’da doğdum. Çocukluğum dondurma yiyip denize girmekle geçti diyebilirim. Dokuz yaşında ailemin iş yerine aldığı bilgisayarda saatlerce oyun oynadığımı hatırlıyorum. Liseyi TEV İnanç Türkeş Özel Lisesi’nde okudum. 2014 yılında Koç Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Öğrenciyken başladığım iş hayatımda yaklaşık sekiz yıldır oyun geliştirme ile ilgileniyorum. Şu anda Dream Games’te Software Engineering Director olarak çalışıyorum.

Koç Üniversitesi’nde eğitim aldığınız dönemden biraz bahseder misiniz? Nasıl bir öğrencilik geçirdiniz?

Soner: Koç’ta geçirdiğim yaklaşık beş yılda, kampüse her baktığımda çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Kampüsün tamamına işleyen bir sadelik ve kalite anlayışı vardı. Okuldaki ilk üç yılımı yurtta kalarak geçirdim ve bugün hayatımdaki en yakın dostlarımla üniversitede tanıştım. Okulda fazlaca vakit geçirmek istediğim için birkaç yıl yaz okuluna gittim. Neredeyse her yıl arkadaşlarımla okuldaki basketbol turnuvalarına katıldım. Geriye dönüp baktığımda çok keyifli bir üniversite hayatı geçirdiğimi düşünüyorum. Fakat tüm bunların ötesinde bende en çok iz bırakan şey Koç’ta aldığım eğitim oldu. Bilgisayar mühendisliğinin giriş dersini Deniz Yüret’ten alma şansım oldu ve daha ilk derste bambaşka bir dünyaya adım attığımı hissettim. Derslerimizin neredeyse tamamı proje yaparak ilerliyordu ve bu proje yapma kültürü, iş hayatımın temellerini oluşturdu. İlerleyen yıllarda, aldığımız eğitimin dünyaya nasıl adapte olmaya başladığını gördüm. 2011 yılında “Mobile Application Development” dersi alarak da bir şekilde şu an içinde bulunduğum dünyaya ilk adımımı atmış oldum.

İkbal: Koç Üniversitesi kampüsüne ilk girdiğim anı unutamıyorum. Giriş kapısı ve logosu çok kaliteli gelmişti. Öğrencilik hayatım boyunca bu anlayışın okulun her yerinde olduğunu gördüm. Kütüphanemiz, uzun süreli ve odaklı çalışmayı teşvik eden kaynak dolu kusursuz bir ortamdı. Derslikler ve laboratuvarlarda her şey tastamamdı ve düzgün bir şekilde çalışırdı. Bunun önemini kampüsten ayrılıp ilk dairemi kiraladığımda net bir şekilde gördüm. 2012 yılının ilkbahar döneminde General Mobile’ın okulda verdiği Android derslerine katılmıştım. İlk mobil oyunumu GM’in verdiği bir cihazda geliştirdim. Aynı dönemde Mühendislik Fakültesine açılan Mac laboratuvarında iPhone için çeşitli uygulamalar geliştirmeyi denemiştim. En iyi telefonun iPhone 4s olduğu bir zamanda mobil yazılım geliştirebilmenin çok kıymetli bir olanak olduğunu düşünüyorum. 3. sınıfta yurt dışında yaşamayı deneyimlemek adına öğrenci değişim programıyla Drexel Üniversitesi’ne gittim. Sosyal açıdan ufkumun genişlediğini hissettim. Bugün hala görüştüğüm üniversite arkadaşlarımın çoğu değişik bölümlerde okumuş kişiler. Farklı düşüncelerin birlikte vakit geçirmesini kolaylaştıran bir ortamda eğitim aldığımızı düşünüyorum.

Mezun olduktan sonra neler yaptınız?

Soner: Üniversitenin son yılında, Rocket Internet isimli global bir e-ticaret şirketinin Türkiye’de operasyon başlatacağını öğrendim. Eski ve köklü endüstrilerde çalışmaktansa daha yeni bir endüstride ve yeni kurulmuş bir şirkette çalışmak istediğime karar verdim. Mezun olmadan önce, bir dönem Rocket Internet’te yarı zamanlı çalıştım ve mezuniyet sonrası tam zamanlı çalışmaya başladım. Rocket Internet sonrası kısa bir dönem Trendyol’da operasyon alanında çalıştıktan sonra e-ticaret sektöründe çalışmak istemediğime karar verdim. Bunun temel sebepleri; e-ticaretin operasyon odaklı bir iş olması ve global büyümenin çok mümkün olmamasıydı. Bu sebeple teknoloji, yaratıcılık ve ürün odaklı; global büyümeye açık bir sektöre adım atmaya karar verdim. Mobil oyun sektörünün bu anlamda çok uygun olduğunu düşündüm ve 2013 yılında Peak Games’te çalışmaya başladım. O günden itibaren tek odağım, mobil oyun sektöründe çok kaliteli işler yapmaya çalışmak oldu. 2019 yılında da takım arkadaşlarımla Dream Games’i kurarak, mobil oyun sektöründe global, kaliteli ve kalıcı işler yapan bir şirket yaratmaya karar verdik.

İkbal: Üniversitedeyken kendime, dünya çapında başarılı bir mobil oyun geliştirme hedefi koydum. Bunun için mezun olmadan önce Peak Games’te Yazılım Mühendisi olarak çalışmaya başladım. O zamanlar uzaktan çalışma diye bir konu yoktu, ben de çalıştığım oyunun geliştirmesi Ankara’da yapıldığı için oraya taşındım. Kısa bir süre sonra İstanbul’a döndük  ve oyunumuz iyi gitmediği için neredeyse vazgeçeceğim bir zamanda, 2015 yılının başında Soner’le tanıştım. Onun ekibine geçtim ve oyunun bir ürün olduğunu, yazılımdan ibaret olmadığını anladım. Dream Games kurulduktan yaklaşık iki yıl sonra, ilk oyunumuz Royal Match’in tüm dünyada lansmanını yaptık. Benim bu süreçteki temel rolüm; takım arkadaşlarımla birlikte, kaliteli ürünler yapabilmek için gereken, dünya standartlarında bir mühendislik kültürü yaratmak oldu.

 İki Koç Üniversitesi mezunu olarak bir oyun şirketi kurdunuz. Bize Dream Games’in kuruluş macerasından bahsedebilir misiniz?

Soner & İkbal: Dream Games’in kurucusu olan beş kişi, Peak Games’te uzun yıllar çeşitli projelerde birlikte çalışmış bir ekipti. 2019 yılının ortalarında Peak Games’ten ayrılmaya karar verdik. Ayrıldıktan sonra alternatifler arasında en doğru seçeneğimizin Türkiye’de bir oyun şirketi kurmak olduğuna karar verdik. Şirketi yurt dışında kurmak birçok açıdan daha faydalı gibi görünse de hepimiz Türkiye’de büyüdük ve burada bir hayal kurmanın çok güzel etkileri olabileceğini düşündük. Her ne kadar hepimiz iyi eğitim almış insanlar da olsak, Türkiye’de hiç kimsenin bize dünya çapında başarılı ve kaliteli işler yapabileceğimizi hayal ettirmediğini fark ettik. Bu sebeple Türkiye’de “Dream Games” isimli bir şirket kurmanın, burada yaşayan ve dünya çapında kaliteli işler yapmak isteyen bizim gibi insanların buluşabilmesi için çok faydalı olacağına inandık.

Geçmiş tecrübelerimiz, dünya çapında tanınan ve saygı duyulan işler olduğu için tohum yatırımımız olan 7,5 milyon doları, şirketi kurduktan çok kısa bir süre sonra, Londra ve Singapur merkezli Balderton Capital ve Makers Fund isimli fonlardan aldık. Yatırım sonrasında öncelikle ekibe odaklandık ve on beş kişilik bir ekip kurduk. 2020 yılının Ocak ayında ilk oyunumuzu geliştirmeye başladık.

Dream Games olarak yakın zamanda ciddi bir yatırım aldınız. Koç Üniversitesi Camiası olarak haberlerinizi gururla takip ettik. Bu süreci bizlere biraz anlatabilir misiniz?  

Soner & İkbal: 2020 yılının Ağustos ayında ilk oyunumuz Royal Match’i Kanada ve İngiltere’de yayınladık. Oyunumuzu bütün dünyada yayınlamadan önce bu ülkelerde test ederek kullanıcılarımızdan çok sayıda geri bildirim alabildik ve bu süreçte oyunumuzu daha da geliştirdik. Bu test süresince kullanıcıların oyunumuzu çok sevdiklerini ve oyunumuzun performans açısından çok başarılı olduğunu gördük. Bu sebeple 2021 yılının Mart ayında oyunumuzu tüm dünyada yayınlamaya karar verdik. Bu büyük lansman öncesi 50 milyon dolarlık bir Seri A yatırım turu yaptık. Bu tura, San Francisco merkezli Index Ventures ve mevcut yatırımcılarımız katıldı. Bu yatırımı, oyunumuzu Amerika, İngiltere, Almanya ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde büyütmek için kullandık. Bu sırada ekibimizi de büyüterek altmış kişiye ulaştık.

Dünyada mobil oyun pazarı öylesine büyük ki Türkiye’de hala birçok insan bunu tam olarak anlayabilmiş değil. Elli milyon dolarlık yatırımı lansman sonrası üç ay içerisinde harcadık ve aktif kullanıcı sayısı ve gelir olarak çok iyi bir seviyeye eriştik. Bunu gören yatırım çevreleri bize tekrar yatırım yapmak istediler ve oyunumuzu yayınladıktan üç ay sonra 155 milyon dolarlık yeni bir yatırım aldık. Oyunumuzu yayınlayalı sadece üç ay olmasına rağmen Dream Games’in değeri 1 milyar dolara ulaştı.

Dışarıdan bakıldığında tüm bu yatırımlar ve değerlemeler büyük bir başarı gibi görülebilir fakat biz asıl meselenin bir alanda dünyanın en iyisi olmak olduğuna inanıyoruz. Royal Match oyunu, kullanıcıya sunduğu deneyim ve kalite açısından, alanında dünyanın sayılı oyunlarından biri olduğu için bu başarılardan söz edebiliyoruz. Kendimize hep Apple ve Pixar gibi, sunduğu deneyim ve kalite açısından alanında lider şirketleri örnek alıyoruz. Nasıl Pixar animasyon film endüstrisinde liderse biz de mobil oyun endüstrisinde dünya lideri olmak istiyoruz. Bu sebeple finansal başarılara değil de sadece ve sadece kaliteye odaklanmak istiyoruz. Bu noktada Pixar’ın kurucularından John Lasseter’ın bir sözünü paylaşmanın doğru olacağını düşündük:

“Quality is the best business plan.”

Sizin mezunlarımızla paylaşmak istediğiniz veya genel anlamda eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Soner & İkbal: Son yıllarda Türkiye’de birçok insanda umutsuzluğun ve karamsarlığın hâkim olduğunu görüyoruz. Bunun en büyük sebeplerinden birinin Türkiye’nin onlarca yıldır kendi içine sıkışıp kalması ve dünyada etkili şirketler yaratamıyor olması olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de çok sayıda iyi eğitim almış, nitelikli insan olmasına rağmen bu insanların etki yaratabilecekleri şirket sayısının çok az olduğunu görüyoruz. Elektronik, otomotiv ve tekstil gibi eski ve köklü endüstrilerde dünya çapında işler yapmak için çok geç kaldığımız için mobil oyun gibi çok yeni bir endüstride kendimize dünyada yer edinebiliyoruz. Mobil oyun endüstrisi, tüm eğlence endüstrisinin en büyük parçasını oluşturuyor olmasına rağmen, halen potansiyelinin çok başlarında olduğunu düşünüyoruz. Bu sebeple yaptığımız işe sıkı sıkıya sarılıyor ve değerini biliyoruz. Bir gün alanında en iyi ve en büyük şirketi yaratabileceğimize inanıyoruz.

Tüm mezun arkadaşlarımıza sevgi ve saygılarımızı sunarız.