Ekim 2012 E.bulten
Aylık Elektronik Haber Servisi
Ekim 2012
 
 
BAĞIMSIZ KADIN DİREKTÖRLER PROJESİ
Bağımsız Kadın Direktörler Projesi, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından, halka açık şirketlere üçte bir oranında bağımsız yönetim kurulu üyesi kotası getiren Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tebliğlerinin (Seri 4, 56 ve 57) uygulanmasında kadın üyelere öncelik verilmesi ve böylece aynı tebliğde öngörülen her yönetim kurulunda en az bir kadın üye hedefine ulaşılması için tasarlandı. İsveç Başkonsolosluğu'nun sağladığı hibe yardımı ve Egon Zehnder International'ın stratejik desteği ile hayata geçirilecek olan proje genel olarak Rio+20 bildirgesinde yer alan kadınların karar mekanizmalarındaki güçlerini arttırma amacına hizmet etmeyi ve özel olarak Türkiye'deki halka açık şirketlerin kadın yeteneklere erişimini kolaylaştırarak, yönetim kurullarında daha fazla kadının yer almasını ve bu yolla karar kalitesinin arttırılmasını amaçlamaktadır. Proje hazırlıkları tamamlanırken Avrupa Komisyonu halka açık olsun ya da olmasın, 250'den daha çalışanı veya 50 milyon Euro'dan fazla cirosu olan şirketlerin yönetim kurullarında icrada yer almayan üyelerin en %40'nın kadınlardan oluşmasını öngören yasa tasarısını tamamlayarak Avrupa Parlamentosuna sundu.


Proje Gerekçesi

Cinsler Arası Eşitlik ve Yönetim Kurullarında Kadınların Güçlendirilmesi

Kadınların karşı karşıya kaldığı güçlükler çocuklukta başlamaktadır. Erkeklerle aralarındaki çizgi çok erken yaşlarda çizilir ve 'dışarıda tutulma' durumu yetişkinlikte devam eder. Süreklilik gösteren bu durum güçle özdeşleşen şirketler dünyasında kadınlara yer olmadığı düşüncesini desteklemektedir. Kadınların karşı karşıya kaldığı güçlükler arasında eğitime erişim, bazı meslekleri öğrenmekten veya icra etmekten caydırılma, anlamlı ve onurlu bir işe erişim ve aynı işte erkeklerden daha düşük ücretle çalışma yer almaktadır. Bütün bu güçlükleri aşarak üst yönetimde yer alan kadınlar ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaya devam etmektedirler.

Birleşmiş Milletler Genel Meclisi bu eşitsizliği ele almak ve ortadan kaldırmak amacıyla 2010 yılında Kadın Erkek Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi 'UN Woman'ı (BM Kadın) kurdu. Gecikmiş olarak da olsa bu birimin kurulması insan hakları ve sosyal gelişme açısından büyük önem taşımaktadır.

Kadınların dışarıda tutulması durumu Türkiye'de de endişe vericidir. Şirket yönetim kurulları üzerindeki araştırmalar şirketin önemli bir hissedarı olmayan profesyonel yönetim kurulu üyelerinin sadece %4.9'unun kadın olduğunu göstermektedir. Diğer yandan genel olarak bir alt kademedeki kadın oranı ile bir üst kademedeki kadın oranı arasında bir ilişki varken, üst yönetimdeki kadın oranı ile yönetim kurulundaki kadın oranı arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Bu durum üst düzey yönetici olmayı tüm güçlüklere rağmen başarabilmiş kadınların yönetim kurullarına yükselme noktasında daha şiddetli bir ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığını göstermektedir. Yönetim Kurulları çoğunlukla birbirini tanıyan, birbirine benzer düşünen, aile şirketi ise çoğunlukla aynı aileden gelen, aynı şirketler grubunda ve aynı piyasalarda deneyim kazanmış homojen ekiplerden oluşmaktadır.

Kadın erkek eşitliği sadece temel bir insan hakkı olması açısından değil, bu eşitliğin sağlanmasının sosyo-ekonomik sonuçları açısından da önemlidir. Kadınların güçlendirilmesi verimliliği ve büyümeyi olumlu etkileyerek ekonomileri canlandırmaktadır. Finansal krizlerin ardından çok sayıda yorumcu ve hükümet yetkilisi bazı büyük şirketlerin ve bankaların yönetim kurullarında kadınların daha fazla yer almamış olmasına esef ettiklerini ve kadınların performans odaklı risk alma kültürünü dengeleyerek trajik çöküşleri önleyebilecekleri yolundaki düşüncelerini dile getirdi. Bu bakış açısı kadınların daha az risk almaya eğilimli olduklarını ve kararlarında paydaşları daha fazla dikkate aldıklarını gösteren bir dizi araştırmayla desteklenmektedir.

Hisseleri borsalarda işlem gören dünyanın en büyük şirketleri hem faaliyet gösterdikleri ülkelerin ekonomilerini etkilemekte hem de küresel iş dünyasını şekillendirmekteler. Bu şirketler tarafından alınan kararlar sadece şirketin kendisi ve çalışanları için değil tüm ekonomi ve toplum için sonuçlar doğurmaktadır. Yaşadığımız ekonomik kriz kadınların hala yeterince temsil edilmediği şirket yönetim kurullarının aldıkları kararların çok boyutlu sonuçlarının bir göstergesi olarak da görülebilir. Bu nedenle karar alma mekanizmalarında kadın erkek eşitliğinin hedeflenmesi ekonomik krizlerin ardından gelen küresel politika tartışmalarında şirketlerin sosyal sorumluluklarının bir parçası olarak değerlendirilmektedir.

Avrupa Birliği'nin kadın erkek eşitliği konusundaki konumu

Avrupa Birliği Başkan Yardımcısı ve Adalet ve İnsan Hakları Komiseri Reding, 2012 Mart ayında, halka açık şirketleri, yönetim kurullarında kadınların ağırlığının arttırılması amacını benimsediklerini dile getiren bir andı imzalamaya çağırdı. Bu and şirketlerden, görevden ayrılan erkek yönetim kurulu üyeleri yerine gönüllü olarak kadın üyelerin seçilmesini sağlamalarını ve bu yolla yönetim kurullarındaki kadın üye oranını 2015'te %30'a ve 2020'de %40'a çıkarma hedefini desteklemelerini istemektedir. Şirketlerin gönüllü olarak bu hedefe yönelmemeleri halinde yasal tedbirlere başvurulacağı da belirtilmiştir. ABD borsaları düzenleyici otoritesi SEC, 2009 yılında, kamuya açıklama standartlarında yaptığı bir değişiklikle şirketlerden yönetim kurullarında çeşitliliği sağlamak için neler yaptıklarını yatırımcılara açıklamalarını talep etmişti. Bunu takiben oluşturulan 'Kritik Büyüklük Koalisyonu' halka açık şirketlerde, 2015 yılına kadar, en az %30 oranında olmak üzere farklı kültürlerden gelen kadınların yer almasını hedefleyen bir girişim başlattı.

Türkiye'de yönetim kurullarında kadın

Ekonomik özgürlük kadınların hayat kalitesini arttırsa da Türkiye'de ve çoğu gelişmekte olan ülkede kadınlar sıklıkla ayrımcılık, cinsel taciz ve aşağılayıcı muameleye maruz kalmaktadır. Bunun yanında, Türkiye'deki kadınların %50'si eğitim ve gelir düzeylerinden bağımsız olarak evde şiddete maruz kalmaktadır. Sosyal normlar ve evde yaşanan zorluklar kadınların işteki performanslarını etkilemekte ve
daha fazla dikkat ve sorumluluk isteyen üst düzey görevlere aday olmalarını zorlaştırmaktadır.

Kadınların yönetim kurullarında yokluğunun toplum için sonuçları olumsuzdur. Araştırmalar yönetim kurullarında daha fazla kadın olan şirketlerin yönetim kurulları çoğunlukla erkeklerden oluşan şirketlerden farklı davrandıklarını göstermektedir. Bu şirketler daha müşteri odaklı, daha şeffaf, çevresel konularda daha duyarlı davranışlar göstermekte ve insan kaynakları politikalarında kadınları gözetmektedirler. Yönetim kurullarında kadın üyelerin varlığı kadın çalışanları motive ederek verimliliği arttırmaktadır. Diğer yandan daha fazla kadın direktörü olan şirketler daha az oranda toplu işten çıkartma kararı almaktadır.

Türkiye'de şirketlerin yönetim kurulları ağırlıklı olarak şirket sahibi ailelerin erkek üyelerinden oluşmaktadır. Bu yapı toplumdaki güç dengesizliğini arttırmakta ve erkeklerin politik ve ekonomik alandaki baskın konumunu pekiştirmektedir. Politik temsilde pek çok ülkede öngörülen kadın kotaları, kadınların ekonomik alanda da karar verme mekanizmalarında yer almaları sağlanmadığı takdirde etkin olmayacaktır. Ekonomik kararların giderek şirketler tarafından alındığı, veya devlet tarafından alınsa da ekonomik güce sahip şirketlerin baskısı veya etkisi altında alındığı dikkate alındığında kadınların şirket yönetimlerinin tepesinde yer almalarının önemi açıktır. Bu çerçevede SPK'nın Seri 4, 56 ve 57 numaralı tebliğleri küresel eğilimlere paralel olarak yönetim kurullarının çeşitlendirilmesi yoluyla karar kalitesinin arttırılmasını hedeflemekte ve kadınların yönetim kurullarında yer alması için önemli bir fırsat sunmaktadır. Kritik büyüklüğe ulaştıkları takdirde kadın direktörlerin oluşturabileceği etki grupları kadınların yönetim kurulunda daha fazla yer almasını, kadınların çalışma koşullarının iyileştirilmesini ve kadınların toplum içindeki rollerinin arttırılmasını hedefleyen bir politik güç oluşturabilirler.

Problem

Türkiye'de yönetim kurulları esasen erkeklerden oluşmaktadır. Örneğin 2010'da IMKB-100 şirketleri içinde 1000'den fazla yönetim kurulu üyesi içinde sadece 49 tane profesyonel kadın olduğu görülmektedir. SPK'nın yeni düzenlemesi yönetim kurullarında 1/3 oranında bağımsız üye zorunluluğu getirmekte ve yönetim kurulunda en az bir kadın üye olmasını da 'uy ya da açıkla' ilkesi uyarınca zorunlu kılmaktadır. Yani şirketler yönetim kurullarında kadın üye yoksa neden olmadığını ve bu durumu değiştirmek için aldıkları önlemleri açıklamakla yükümlüdürler. Diğer yandan kadın adayların tespiti konusunda aktif bir çaba gösterilmediği takdirde yönetim kurullarında bağımsız üyeler nedeniyle yaşanan genişlemenin mevcut kadın üye oranını azaltarak, kadın yönetim kurulu üyelerini daha da marjinalize etme olasılığı yüksektir.

Nitekim 2012 genel kurullarında kadın kotası ilkesi büyük ölçüde göz ardı edilmiş ve şirketler bağımsız üyelerini genellikle emekli olmuş eski erkek çalışanları arasından seçme yoluna gitmiştir. Bu yaklaşım düzenlemenin uygulanmasında hedeflenen amaca uygun değildir. Türkiye'de bağımsız yönetim kurulu üyesi piyasasının oluşmaması, ekonomide baskın olan az sayıda iş grubunun farklı sektörlerde birbirleriyle rekabet etmeleri nedeniyle birbirlerinden yönetim kurulu üyesi istememeleri ve genel güven eksikliği, SPK düzenlemesinin yönetim kurullarının kalitesini arttırma hedefinin gerçekleşmesini engellemektedir.

PROJE

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu, İsveç Başkonsolosluğu desteğinde ve Egon Zehnder ile işbirliği içinde tasarladığı proje kapsamında, şirketlerin 'uygun kadın aday bulma' konusundaki çabalarını desteklemeyi hedefliyor. Proje, Türkiye'de 'Yönetim Kurullarında Görev Almaya Hazır' kadınların envanterinin çıkartılmasını ve şirketlerin ihtiyacına uygun kadın adaylar ile talepte bulunan şirketlerin eşleştirilmesini öngörmektedir. Forum, Türkiye'deki yönetim kurullarında bağımız üye olarak görev yapabilecek yetkinlik ve yeterlilikte kadınların bulunduğunu ancak bu kadınların erkek ağırlıklı ilişki ağları içinde yer almadıkları için yok sayıldıklarını savunmaktadır. Nitekim Avrupa'da işletme ve iş İdaresi fakülteleri tarafından yapılan benzer bir proje kapsamında kısa süre içinde Avrupa'da 7000'den fazla kadın aday belirlenmiş ve açıklanmıştır.

Kadın adaylar, profesyonellerin yönetim kurullarına girmesine şüpheyle bakan şirket ortaklarına daha fazla güven vererek, şirkete katkıda bulunma olasılığı düşük bağımsız üye adayları yerine yetkin üyelerle doldurulmasına yardımcı olabilir.

Projenin temel aşamaları aşağıdaki şekilde planlanmıştır:

1. AŞAMA: Yönetim kurullarında yer almaya hazır kadınların belirlenmesi ve sınıflandırılmasında kullanılacak yönteminin geliştirilmesi, veri tabanı tasarımı;
2. AŞAMA: Veri toplama ve sınıflandırma, adaylarla görüşmeler;
3. AŞAMA: Adaylarla şirketlerin eşleştirilmesi yönteminin geliştirilmesi;
4. AŞAMA: Geliştirilen eşleştirme yönteminin pilot şirketlerde test edilmesi, ilk defa yönetim kurulu üyesi olacak kadınların oryantasyonu;
5. AŞAMA: Yaygın uygulama: kadın direktörler ağının kurulması, sürekli geliştirme stratejisinin belirlenmesi.