Subat 2011 E.bulten
Aylık Elektronik Haber Servisi
MART 2011
 
 
 
Evren Kutlay Baydar'dan bir arşiv eser: Dersaadette Avrupa Müziği
İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültemiz öğretim üyesi piyanist-müzikolog Dr. Evren Kutlay Baydar, Osmanlı imparatorluğunun son yüzyılında hâkim olan batılılaşma hareketi neticesinde ön plana çıkan batı müziği eserlerinden seçilmiş bir yelpazeyi yorumluyor. Eserlerin büyük çoğunluğunun, ilk kez, bestelendiği piyano ile çalındığı bu kayıt arşiv eseri kimliğiyle ön plana çıkıyor. Evren Kutlay Baydar'ın Dersaadette Avrupa Müziği başlıklı CD'si tüm D&R'lar, Mefisto, Ada Müzik gibi kitapevleri ve internette satışa çıktı.
 
Bize kendinizi tanıtır mısınız?

İlkokul yıllarında girdiğim İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'ndaki yarı zamanlı piyano eğitimimle birlikte, Almanca eğitim yapan Cağaloğlu Anadolu Lisesi ve ardından Boğaziçi Üniversitesi Matematik bölümünden mezun oldum. Amerika'da tam bursla davet edildiğim University of West Georgia'da Üniversite rektörünün onur öğrencilerine verdiği İşletme dersi ile İşletme ve Müzik bölümlerinin Eğitim ve Araştırma görevlisi olarak çalışarak MBA (İşletme yüksek lisans) ve MM in Piano Performance (Piyano yüksek lisans) eğitimlerimi birincilikle tamamladım. İşletme bölümündeki başarılarımla "Beta Gamma Sigma International Business Scholars" ödülüne layık görüldüm. 2001'de GMTA piyano yarışmasında "Award of Excellence" ödülüyle, 2002'de MTNA (Music Teachers National Association) "Star of the Year" ödülünü alan tek yabancı oldum ve bu birliğe üyelikle ödüllendirildim. Öğrenimim boyunca ve sonrasında İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, İstanbul ve Ankara Avusturya Konsolosluğu Kültür Ofisi, Türk-Amerikan Üniversiteliler Derneği, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi ile Afyon Uluslararası Klasik Müzik Festivalinde ve Georgia'da çeşitli kentlerde solo, dört el piyano ve oda müziği eserleri seslendirdim. Amerika'da düzenlenen çeşitli uluslararası konferanslara konuk konuşmacı ve WPPC (World Piano Pedagogy Conference) kapsamında düzenlenen Uluslararası piyano yarışmasına jüri üyesi olarak davet edildim. 2007'de İstanbul Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsünde Müzikoloji doktora çalışmalarımı tamamladım. 2003'ten beri Koç Üniversitesinde Öğretim Üyesiyim. 2003-2009 yılları arası Koç Üniversitesinin Sanat Merkezi Sevgi Gönül Oditoryumunun ilk Sanat Direktörü olarak görev yaparak kültür-sanat faaliyetlerini planladım, koordine ve organize ettim. Düzenli verdiğim solo ve oda müziği konserlerimin yanı sıra araştırma çalışmalarımı "Osmanlı'da Batı Müziği" konusunda sürdürüyorum.

Akademik çalışmarınız nasıl ilerledi? Daha önce Osmanlı'nın Avrupalı Müzisyenleri isimli bir kitabınız çıkmıştı. Tarih ve müziği birleştirme fikri nasıl oluştu? Bize biraz çalışmalarınızı anlatır mısınız?

Osmanlı tarihine merakım çocukluk yıllarıma kadar dayanır. Babam çok okuyan, araştıran hatta gençliğinde çeşitli yayın organlarında profesyonel yazmış biriydi. Osmanlıca dâhil olmak üzere birçok yabancı dil bilir ve bu dillerdeki yayınları takip ederdi. Edebiyat, felsefe, sanat, hukuk, tıp konularında olduğu gibi Osmanlı tarihi konusunda da geniş bir kütüphanesi vardı. Ufak bir çocukken merak ettiğimiz konuları bu kütüphanedeki kitapları, tabiri caizse, yerlere sererek ilgiyle ve merakla okur, sonrasında babamla tartışırdık. Neticesinde, okumanın, araştırmanın ve öğrenilen konunun tartışılmasının önemsendiği, desteklendiği ve ödüllendirildiği bir ortamda büyüdüm. Bu ortam tabii benim eğitim hayatımın olduğu kadar kişisel meraklarımın da şekillenmesinde büyük rol oynadı. Dolayısıyla Osmanlı tarihine ilgim ve bu anlamda okumalarım akademik çalışmalarımdan çok daha önce başladı.

Amerika'ya gittiğimde de bana sorulan sorular hep Türkiye ve tarihimizle ilgiliydi. Nitekim müzik çalışmalarımda da bir ödev hazırlanacaksa bana muhakkak Türk müzik tarihi, Türk bestecileri ile ilgili bir ödev verilir ve önce kendi ülkemde yapılmış ve yapılan çalışmaları bilmem gereği telkin edilirdi. Bu çalışmalarım için Türk beşlerini ve Cumhuriyet dönemini incelediğimde dönemin müzisyenlerinin aslında ilk derslerini Osmanlı döneminde aldığı gerçeğinden yola çıkarak bu araştırmalarda rastladığım fakat haklarında ayrıntılı bilgi verilmemiş Osmanlı müzisyenlerini araştırmaya başlayarak ilk ciddi adımı attım.

Osmanlı döneminde yapılan batı müziği çalışmalarının araştırması ihmal edilmiş bir alan. Tersi, yani Türklerin batı müziğine etkileri, en bilinenleriyle Mozart'ın Türk marşıyla, Saraydan kız kaçırma operasıyla ve daha nice eserle tüm dünyada bilinen bir alan. Türkiye'de de müzikolojik çalışmaların büyük çoğunluğunda Cumhuriyet dönemi ve sonrasını ele alınmış. Tarih boyutundan bakacak olursak da bir toplumun tarihi sadece sosyolojik, ekonomik ya da politik yanlarıyla değil bütünüyle incelendiğinde daha net anlaşılabilir düşüncesi ve müziğin toplumsal değişimlerin aynası olduğu görüşüm beni batı müziği ve Osmanlı tarihi alanlarının kesiştiği noktada buluşturdu. Araştırmalarıma önce mevcut yayınları tarayarak başladım. Bu yayınlarda birçok tutarsızlık tespit ettim. Bu da beni sorgulamaya itti. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Avrupa ve Türk kütüphaneleri, ulusal ve uluslar arası veritabanları ve dönemin gazeteleri taradığım kaynaklar arasında. Hatta ekonomi araştırmalarında sıklıkla başvurulan bir kaynak olmasında rağmen müzikolojik araştırmalarda daha önce hiç kullanılmadığını tespit ettiğim Şark Ticaret Yıllıklarında dönemin müzisyenleri ve temsil mekânları hakkında detaylı bilgilere ulaştım. Avrupa'da Osmanlı müzik öğrencilerinin gönderildiklerini tespit ettiğim müzik akademileriyle ve konservatuarlarla irtibat kurdum, onlardan çeşitli arşiv bilgileri edindim. Osmanlı dönemine ait birçok belgenin ve notanın savaş yıllarında kaybolduğu, bir kısmının Avrupa kütüphanelerine naklolduğu bir kısmınınsa müzayedelerde koleksiyonerlerce edinildiği göz önüne alınırsa, bu alanda araştırma yapmanın ne kadar meşakkatli olduğu tahmin edilebilir. Ben de bir dedektif misali iz sürdüm. Tabii araştırma yaparken bulduğunuz bir bilgi sizi başka bir noktaya da sürüklüyor. Bazı koleksiyonerlere ulaştım ve onlardan arşiv desteği aldım. Bir yandan ulaşabildiğim eserleri konserlerimde seslendirirken bir yandan da bulgularımı ulusal ve uluslararası hakemli dergilerde yayınlamaya başladım. Aynı zamanda da tüm birikimimi ve bulgularımı hem akademik çevreyle hem de tarihe meraklı genel okuyucuyla paylaşabilmek düşüncesiyle, daha önce bu alanda yapılan çalışmalarda haklarında hemen hemen hiç bilgi bulunmayan, ancak Türk topraklarında batı müziğinin gelişimi için çok değerli çalışmalarda bulunmuş, Cumhuriyet döneminin Türk müzisyenlerini yetiştirmiş, Osmanlı dönemi müzisyenlerinden seçtiğim isimleri ve onların çalışmalarını "Osmalının Avrupalı Müzisyenleri" kitabımla ortaya koydum. Bir yayın yaparken amacım alanındaki boşluğu doldurmak, bilinmeyenleri su yüzüne çıkarmak. Yaptığım tüm akademik yayınlarda olduğu gibi, kitabımı yazarken de hedefim buydu.

Yeni çıkan CD'niz hakkında bilgi verebilir misiniz?

Amerika yıllarıma dayanan araştırmalarımı sürdürürken ulaşabildiğim notaları konserlerimde seslendirmeye başladım, bu anlamda her geçen gün repertuarımı genişlettim. "Osmanlıda batı müziği" temalı açıklamalı konserlerimi sürdürürken ve kitabımı yazarken "Osmanlının Batı Müziği Serüveni" ana başlığı altında Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsünde bir yıl boyunca dinletili seminer dizisi sundum. Sonrasında İTÜ MİAM'da (Müzik İleri Araştırmaları Merkezi) da 8 seminerden oluşan ve piyanoda dönemin örnek eserlerini seslendirdiğim bir başka dinletili seminer dizisi gerçekleştirdim. Kitabımın yazımını tamamladıktan sonra, zaten bahsettiğim gibi icrasını uzun yıllardır sürdürdüğüm eserleri de kalıcı bir arşiv eser niteliğinde kaydetmek gereğini hissettim. Yazdığım kitabın, konu müzik olunca, sesinin de olması gerekti. Yine CD kaydı anlamında da bu alanda bir boşluk vardı. Osmanlı dönemindeki batı müziği çalışmalarının kronolojik sırasıyla ve tematik çeşitliliğiyle, aynı zamanda da eserlerin orijinal haline dokunmadan ele alan bir kaydın eksikliğini fark ettim. Dolayısıyla da bu CD projesi ortaya çıktı.

CD kaydımı yaparken temel amaçlarımdan biri eserleri yazıldığı piyanoyla, yani orijinal halleriyle seslendirmekti. 19. Yüzyılın Avrupa'da popüler olan solo çalgısı piyano, Osmanlı için de o yıllarda en gözde çalgıydı. Eserler Muzıka-i Hümayün bandosu tarafından icra edilmek üzere bestelenmiş değilse hep piyano içindi, ki Muzıka-i Hümayün eserlerinin de muhakkak bir piyano aranjmanı yapılmıştı. Piyano Osmanlı batı müziği literatüründe bu kadar geniş yer tutarken bir piyanist olarak eserleri orijinal halleriyle seslendirme imkânı bulabildiğim için kendimi şanslı hissettim.

CD'min repertuarını oluştururken bir diğer çıkış noktam Osmanlı batı müziği literatüründen çeşitli temaları içeren geniş bir yelpazeyi tek bir kayıt altında toplayabilmekti. Kaydın kapsadığı temalar, CD'nin arka kapağındaki parçalar listesinden de fark edileceği üzere, milli marşlar, kadın besteciler, Avrupalı müzisyenler, Türk müzisyenler, Padişahlar ve saray erkânının besteleri, Atatürk, gibi. Tüm bu temaları da kayıtta kronolojik sırasıyla yorumladım. Dolayısıyla Dersaadette Avrupa Müziği CD'm hem eserlerin orijinal halleriyle piyanoda icra edilmeleri bakımından hem de içerdiği repertuar açısından Osmanlıda batı müziği tarihine bütüncül bir yaklaşımla oluşturulmuş ve alanında tektir.

Bundan sonraki planlarınız nelerdir?

Araştırmalarım ve icralarım gerek ulusal ve uluslar arası akademik toplantılarda gerekse ulusal ve uluslar arası basında büyük yankı uyandırıyor. Bu, çalışmalarımın doğru yolda olduğu düşüncemi desteklediğinden mutluluk duyuyorum. Bahsettiğim gibi Osmanlı döneminde batı müziği oldukça ihmal edilmiş bir alan ve daha araştırılması gereken çok yanı var. Aynı şekilde icra edilip kaydedilebilecek de binlerce eser var. Önümde kısa vadede şimdiden planlanmış Amerika ve Avrupa'da konferanslarda ve Türkiye'de çeşitli panel ve sempozyumlarda bildiri sunumları ve açıklamalı konserler var. Uzun vadede ise yine bir kitap ve CD kaydı düşünüyorum.

Mezunlarımıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Koç Üniversitesinin mezunları olarak hem okudukları alanda donanımlı hem de diğer alanlarda çok yönlü yetiştiler. Koç Üniversitesi sanata değer veren bir kurum. Onların da bu vizyondaki bir akademik ailenin parçası olarak okuldan ayrıldıktan sonra da sadece işlerinin yoğunluğuna kendilerini kaptırmamalarını, aslında hayatın anlamı, belki de ta kendisi olan sanatla da yaşamın tadını çıkarmalarını, çocuklarını da sanatı seven, öğrenen ve takdir eden bireyler olarak yetiştirmelerini diliyor, onları sevgiyle kucaklıyorum. Atatürk'ün de dediği gibi "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir".

 
   
Bilgi Güncelle