Bize kendinizi
tanıtır mısınız?
İlkokul
yıllarında girdiğim İstanbul Üniversitesi Devlet
Konservatuarı'ndaki yarı zamanlı piyano eğitimimle
birlikte, Almanca eğitim yapan Cağaloğlu Anadolu
Lisesi ve ardından Boğaziçi Üniversitesi Matematik
bölümünden mezun oldum. Amerika'da tam bursla
davet edildiğim University of West Georgia'da
Üniversite rektörünün onur öğrencilerine verdiği
İşletme dersi ile İşletme ve Müzik bölümlerinin
Eğitim ve Araştırma görevlisi olarak çalışarak MBA
(İşletme yüksek lisans) ve MM in Piano Performance
(Piyano yüksek lisans) eğitimlerimi birincilikle
tamamladım. İşletme bölümündeki başarılarımla
"Beta Gamma Sigma International Business Scholars"
ödülüne layık görüldüm. 2001'de GMTA piyano
yarışmasında "Award of Excellence" ödülüyle,
2002'de MTNA (Music Teachers National Association)
"Star of the Year" ödülünü alan tek yabancı oldum
ve bu birliğe üyelikle ödüllendirildim. Öğrenimim
boyunca ve sonrasında İstanbul Üniversitesi,
Boğaziçi Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Kocaeli
Üniversitesi, İstanbul ve Ankara Avusturya
Konsolosluğu Kültür Ofisi, Türk-Amerikan
Üniversiteliler Derneği, Kadıköy Halk Eğitim
Merkezi ile Afyon Uluslararası Klasik Müzik
Festivalinde ve Georgia'da çeşitli kentlerde solo,
dört el piyano ve oda müziği eserleri
seslendirdim. Amerika'da düzenlenen çeşitli
uluslararası konferanslara konuk konuşmacı ve WPPC
(World Piano Pedagogy Conference) kapsamında
düzenlenen Uluslararası piyano yarışmasına jüri
üyesi olarak davet edildim. 2007'de İstanbul
Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsünde
Müzikoloji doktora çalışmalarımı tamamladım.
2003'ten beri Koç Üniversitesinde Öğretim
Üyesiyim. 2003-2009 yılları arası Koç
Üniversitesinin Sanat Merkezi Sevgi Gönül
Oditoryumunun ilk Sanat Direktörü olarak görev
yaparak kültür-sanat faaliyetlerini planladım,
koordine ve organize ettim. Düzenli verdiğim solo
ve oda müziği konserlerimin yanı sıra araştırma
çalışmalarımı "Osmanlı'da Batı Müziği" konusunda
sürdürüyorum.
Akademik çalışmarınız nasıl ilerledi?
Daha önce Osmanlı'nın Avrupalı Müzisyenleri isimli
bir kitabınız çıkmıştı. Tarih ve müziği
birleştirme fikri nasıl oluştu? Bize biraz
çalışmalarınızı anlatır
mısınız?
Osmanlı tarihine merakım
çocukluk yıllarıma kadar dayanır. Babam çok
okuyan, araştıran hatta gençliğinde çeşitli yayın
organlarında profesyonel yazmış biriydi. Osmanlıca
dâhil olmak üzere birçok yabancı dil bilir ve bu
dillerdeki yayınları takip ederdi. Edebiyat,
felsefe, sanat, hukuk, tıp konularında olduğu gibi
Osmanlı tarihi konusunda da geniş bir kütüphanesi
vardı. Ufak bir çocukken merak ettiğimiz konuları
bu kütüphanedeki kitapları, tabiri caizse, yerlere
sererek ilgiyle ve merakla okur, sonrasında
babamla tartışırdık. Neticesinde, okumanın,
araştırmanın ve öğrenilen konunun tartışılmasının
önemsendiği, desteklendiği ve ödüllendirildiği bir
ortamda büyüdüm. Bu ortam tabii benim eğitim
hayatımın olduğu kadar kişisel meraklarımın da
şekillenmesinde büyük rol oynadı. Dolayısıyla
Osmanlı tarihine ilgim ve bu anlamda okumalarım
akademik çalışmalarımdan çok daha önce başladı.
Amerika'ya gittiğimde de bana sorulan sorular
hep Türkiye ve tarihimizle ilgiliydi. Nitekim
müzik çalışmalarımda da bir ödev hazırlanacaksa
bana muhakkak Türk müzik tarihi, Türk bestecileri
ile ilgili bir ödev verilir ve önce kendi ülkemde
yapılmış ve yapılan çalışmaları bilmem gereği
telkin edilirdi. Bu çalışmalarım için Türk
beşlerini ve Cumhuriyet dönemini incelediğimde
dönemin müzisyenlerinin aslında ilk derslerini
Osmanlı döneminde aldığı gerçeğinden yola çıkarak
bu araştırmalarda rastladığım fakat haklarında
ayrıntılı bilgi verilmemiş Osmanlı müzisyenlerini
araştırmaya başlayarak ilk ciddi adımı attım.
Osmanlı döneminde yapılan batı müziği
çalışmalarının araştırması ihmal edilmiş bir alan.
Tersi, yani Türklerin batı müziğine etkileri, en
bilinenleriyle Mozart'ın Türk marşıyla, Saraydan
kız kaçırma operasıyla ve daha nice eserle tüm
dünyada bilinen bir alan. Türkiye'de de
müzikolojik çalışmaların büyük çoğunluğunda
Cumhuriyet dönemi ve sonrasını ele alınmış. Tarih
boyutundan bakacak olursak da bir toplumun tarihi
sadece sosyolojik, ekonomik ya da politik
yanlarıyla değil bütünüyle incelendiğinde daha net
anlaşılabilir düşüncesi ve müziğin toplumsal
değişimlerin aynası olduğu görüşüm beni batı
müziği ve Osmanlı tarihi alanlarının kesiştiği
noktada buluşturdu. Araştırmalarıma önce mevcut
yayınları tarayarak başladım. Bu yayınlarda birçok
tutarsızlık tespit ettim. Bu da beni sorgulamaya
itti. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Avrupa ve
Türk kütüphaneleri, ulusal ve uluslar arası
veritabanları ve dönemin gazeteleri taradığım
kaynaklar arasında. Hatta ekonomi araştırmalarında
sıklıkla başvurulan bir kaynak olmasında rağmen
müzikolojik araştırmalarda daha önce hiç
kullanılmadığını tespit ettiğim Şark Ticaret
Yıllıklarında dönemin müzisyenleri ve temsil
mekânları hakkında detaylı bilgilere ulaştım.
Avrupa'da Osmanlı müzik öğrencilerinin
gönderildiklerini tespit ettiğim müzik
akademileriyle ve konservatuarlarla irtibat
kurdum, onlardan çeşitli arşiv bilgileri edindim.
Osmanlı dönemine ait birçok belgenin ve notanın
savaş yıllarında kaybolduğu, bir kısmının Avrupa
kütüphanelerine naklolduğu bir kısmınınsa
müzayedelerde koleksiyonerlerce edinildiği göz
önüne alınırsa, bu alanda araştırma yapmanın ne
kadar meşakkatli olduğu tahmin edilebilir. Ben de
bir dedektif misali iz sürdüm. Tabii araştırma
yaparken bulduğunuz bir bilgi sizi başka bir
noktaya da sürüklüyor. Bazı koleksiyonerlere
ulaştım ve onlardan arşiv desteği aldım. Bir
yandan ulaşabildiğim eserleri konserlerimde
seslendirirken bir yandan da bulgularımı ulusal ve
uluslararası hakemli dergilerde yayınlamaya
başladım. Aynı zamanda da tüm birikimimi ve
bulgularımı hem akademik çevreyle hem de tarihe
meraklı genel okuyucuyla paylaşabilmek
düşüncesiyle, daha önce bu alanda yapılan
çalışmalarda haklarında hemen hemen hiç bilgi
bulunmayan, ancak Türk topraklarında batı
müziğinin gelişimi için çok değerli çalışmalarda
bulunmuş, Cumhuriyet döneminin Türk müzisyenlerini
yetiştirmiş, Osmanlı dönemi müzisyenlerinden
seçtiğim isimleri ve onların çalışmalarını
"Osmalının Avrupalı Müzisyenleri" kitabımla ortaya
koydum. Bir yayın yaparken amacım alanındaki
boşluğu doldurmak, bilinmeyenleri su yüzüne
çıkarmak. Yaptığım tüm akademik yayınlarda olduğu
gibi, kitabımı yazarken de hedefim buydu.
Yeni çıkan CD'niz hakkında bilgi
verebilir misiniz?
|
Amerika yıllarıma dayanan araştırmalarımı
sürdürürken ulaşabildiğim notaları konserlerimde
seslendirmeye başladım, bu anlamda her geçen gün
repertuarımı genişlettim. "Osmanlıda batı
müziği" temalı açıklamalı konserlerimi
sürdürürken ve kitabımı yazarken "Osmanlının
Batı Müziği Serüveni" ana başlığı altında Suna
ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları
Enstitüsünde bir yıl boyunca dinletili seminer
dizisi sundum. Sonrasında İTÜ MİAM'da (Müzik
İleri Araştırmaları Merkezi) da 8 seminerden
oluşan ve piyanoda dönemin örnek eserlerini
seslendirdiğim bir başka dinletili seminer
dizisi gerçekleştirdim. Kitabımın yazımını
tamamladıktan sonra, zaten bahsettiğim gibi
icrasını uzun yıllardır sürdürdüğüm eserleri de
kalıcı bir arşiv eser niteliğinde kaydetmek
gereğini hissettim. Yazdığım kitabın, konu müzik
olunca, sesinin de olması gerekti. Yine CD kaydı
anlamında da bu alanda bir boşluk vardı. Osmanlı
dönemindeki batı müziği çalışmalarının
kronolojik sırasıyla ve tematik çeşitliliğiyle,
aynı zamanda da eserlerin orijinal haline
dokunmadan ele alan bir kaydın eksikliğini fark
ettim. Dolayısıyla da bu CD projesi ortaya
çıktı. | CD kaydımı
yaparken temel amaçlarımdan biri eserleri
yazıldığı piyanoyla, yani orijinal halleriyle
seslendirmekti. 19. Yüzyılın Avrupa'da popüler
olan solo çalgısı piyano, Osmanlı için de o
yıllarda en gözde çalgıydı. Eserler Muzıka-i
Hümayün bandosu tarafından icra edilmek üzere
bestelenmiş değilse hep piyano içindi, ki Muzıka-i
Hümayün eserlerinin de muhakkak bir piyano
aranjmanı yapılmıştı. Piyano Osmanlı batı müziği
literatüründe bu kadar geniş yer tutarken bir
piyanist olarak eserleri orijinal halleriyle
seslendirme imkânı bulabildiğim için kendimi
şanslı hissettim.
CD'min repertuarını oluştururken bir diğer
çıkış noktam Osmanlı batı müziği literatüründen
çeşitli temaları içeren geniş bir yelpazeyi tek
bir kayıt altında toplayabilmekti. Kaydın
kapsadığı temalar, CD'nin arka kapağındaki
parçalar listesinden de fark edileceği üzere,
milli marşlar, kadın besteciler, Avrupalı
müzisyenler, Türk müzisyenler, Padişahlar ve saray
erkânının besteleri, Atatürk, gibi. Tüm bu
temaları da kayıtta kronolojik sırasıyla
yorumladım. Dolayısıyla Dersaadette Avrupa Müziği
CD'm hem eserlerin orijinal halleriyle piyanoda
icra edilmeleri bakımından hem de içerdiği
repertuar açısından Osmanlıda batı müziği tarihine
bütüncül bir yaklaşımla oluşturulmuş ve alanında
tektir.
Bundan sonraki planlarınız nelerdir?
Araştırmalarım ve icralarım gerek ulusal ve
uluslar arası akademik toplantılarda gerekse
ulusal ve uluslar arası basında büyük yankı
uyandırıyor. Bu, çalışmalarımın doğru yolda olduğu
düşüncemi desteklediğinden mutluluk duyuyorum.
Bahsettiğim gibi Osmanlı döneminde batı müziği
oldukça ihmal edilmiş bir alan ve daha
araştırılması gereken çok yanı var. Aynı şekilde
icra edilip kaydedilebilecek de binlerce eser var.
Önümde kısa vadede şimdiden planlanmış Amerika ve
Avrupa'da konferanslarda ve Türkiye'de çeşitli
panel ve sempozyumlarda bildiri sunumları ve
açıklamalı konserler var. Uzun vadede ise yine bir
kitap ve CD kaydı düşünüyorum.
Mezunlarımıza iletmek istediğiniz bir
mesajınız var mı?
Koç Üniversitesinin mezunları olarak hem
okudukları alanda donanımlı hem de diğer alanlarda
çok yönlü yetiştiler. Koç Üniversitesi sanata
değer veren bir kurum. Onların da bu vizyondaki
bir akademik ailenin parçası olarak okuldan
ayrıldıktan sonra da sadece işlerinin yoğunluğuna
kendilerini kaptırmamalarını, aslında hayatın
anlamı, belki de ta kendisi olan sanatla da
yaşamın tadını çıkarmalarını, çocuklarını da
sanatı seven, öğrenen ve takdir eden bireyler
olarak yetiştirmelerini diliyor, onları sevgiyle
kucaklıyorum. Atatürk'ün de dediği gibi "Sanatsız
kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş
demektir".
|