Geçtiğimiz aylarda Koçlu evli çiftlerle ve
Koçlu kardeşlerle ilgili yaptığımız haberler
mezunlarımızın yoğun ilgisini ve beğenisini
kazandı. Bunun üzerine bu ay "Anneler Günü'nü de
düşünerek "Koçlu Anneler"le ilgili bir haber
yapmaya karar verdik.
Anne olduğunu bildiğiniz mezunlarımıza
ulaşarak kendilerini ve çocuklarını tanıtmalarını,
anne olmanın nasıl bir duygu olduğunu
anlatmalarını, eğer çalışıyorlarsa iş yaşamı ve
anneliği nasıl dengelediklerini ve bir anneler
günü anılarını paylaşmalarını istedik.
Gösterdikleri ilgiden dolayı mezunlarımıza çok
teşekkür ediyor, Anneler Günlerini şimdiden
kutluyoruz.
Önümüzdeki sayıda “Koçlu Babalar” haberimiz
için baba Koçlulardan haber bekliyoruz.
Bülten için haber başlığı
önerilerinizi ve güzel haberlerinizi bizimle
paylaşın (mezun@ku.edu.tr).
|
Merve Yılmaz
Pehlivanoğlu'08 2008 yılında Koç
Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği'nden, 2009
yılında da Koç MBA'den mezun oldum. Bebeğimizi
kısa bir zaman önce, 21 Aralık 2011'de
kucağımıza aldık, bu yüzden şu anda doğum
iznindeyim. İzne ayrılmadan önce Sony'de
Pazarlama Hizmetleri Uzmanı olarak
çalışıyordum. Minik kızımız Nil, 4.ayını
bitirdi. Adeta her geçen gün biraz daha büyüyor
ve değişiyor. Anne olmak bolca sevgi ve bir
o kadar sorumluluk, zaman zaman endişe
ve sabır getirdi hayatıma. En önemlisi
de her gün böyle bir duyguyu tadabildiğim için
şükretmeyi öğretti. Henüz çok küçük olduğu
için, Nil'e endeksli yaşıyorum diyebilirim. Onun
bu hızla değişen haline ayak uydurmaya,
beraber geçirdiğimiz zamanın tadını çıkarmaya
çalışıyorum. İşle ilgili planlarımı henüz
kesinleştirmedim ama çalışmaya devam etmek
istiyorum ve Nil'in en kolay adapte
olabileceği | şekilde
ayarlamaya çalışacağım. Geçtiğimiz yıl anneler
gününde Nil'in cinsiyetini bile bilmiyorduk henüz
ama Zafer anne adayı olduğum için kutlamıştı
anneler günümü :) Artık dört gözle Nil'in
kutlayacağı günleri bekliyorum :)
|
Naciye Kınık
Keresteci'04 Koç Üniversitesi
Matematik Bölümü'nden 2004 yılında mezun oldum.
Ekonomi masterının ardından çeşitli işlerde
çalıştım. Son olarak Turkcell'de fiyatlandırma
uzmanı olarak devam ettiğim işimden adres
değişikliği sebebiyle ayrıldım. Sonra
da Janset'imiz dünyaya geldi. Kızımız şu an 3,5
aylık. Halen anneliğin acemiliğini yaşıyorum ve
bu yeni hayatıma hem kızımı hem de kendimi
adapte etmeye çalışıyorum. Bir kaç ay sonra
tekrar iş yaşamına dönmek istediğimde işler
biraz daha zorlaşacak sanırım. Şu an, bu
uyurken bile özlediğim ufaklıkla, 24 saat
beraber olmanın keyfini çıkarıyorum. Anne
olarak geçireceğim ilk anneler gününe çok az
kaldı, farklı hissedecek miyim?
Bilmem? |
|
Esra Erbilgin
Acar'04 Sevgi dolu bir ailenin tek
çocuğu olarak Samsun'da doğup, büyüdüm. Koç
Üniversitesi Ekonomi bölümünden 2004 yılında
mezun olduktan sonra 9 ay ABD'de bir sertifika
programına katıldım. Pazarlama yöneticisi olarak
çalıştığım Eczacıbaşı Baxter'da yaklaşık 7 yıl
önce iş hayatına başladım. Azra'mız 9
aylık. 13 Temmuz 2011'de dünyaya gelen
bıdığımız gülen yüzü, neşeli çığlıkları ve
hareketli yapısıyla bizleri her yeni gün
şaşırtmayı başarıyor. Yuvarlanarak etrafı keşfe
çıkıyor, nereyi uygun bulursa ayağa kalkmaya
çabalıyor, her şeyin tadına bakarak tanımaya
çalışıyor, henüz tam çözememiş olsak da kendince
bir dilde bize derdini anlatmayı başarıyor. Her
müziğe kulak kabartıp, düzenli duran şeyleri
dağıtmayı seviyor. Kısacası tüm bebekler gibi o
da bir birey olarak hayatta yerini almaya
çabalıyor. İnsan dokunamadığı, sadece
ultrasonda gördüğü bir noktaya tutkuyla
bağlanabilir mi? Bağlanabilirmiş... İnsan
kendini bir yana bırakıp içinde hayat bulan ve
gün be gün büyüyen bir canlıyı her şeyden
sakınabilir mi? Sakınabilirmiş... İnsan
karnında kıpır kıpır olan, o aşkın ilk
heyecanını yaşatan varlığa görmeden aşık
olabilir mi? Olabilirmiş... Daha hamileyken bana
bunları hissettirdi annelik. Azra hayatımıza
geldiğinde ise gerçek bir aile olmak ne
demekmiş onu anladım. Anne olmak daha iyi bir
insan olmak için kocaman bir sebepmiş meğerse.
Anne olmak en büyük mutluluk
|
nedeniymiş. Bir ömür bu mutluluğu kızım ve eşimle
yaşayabilmeyi umuyorum. Günümüzde her sektörde
olduğu gibi sağlık sektöründe de birtakım
zorluklar yaşanıyor, bu da iş yoğunluğunu biraz
daha artırıyor, daha sık seyahat ederek diğer
illerdeki koşulları yakından gözlemleme ihtiyacını
doğuruyor. Evde ise bambaşka bir heyecan her
günümüzü neşeye boğuyor. Tatlı bir telaşla Azra
her gün yeni bir şeyler keşfediyor ve yepyeni
alışkanlıklar ediniyor. O büyümeye çalışırken,
biz de hayata onunla yeniden bağlanıyor, yeniden
gülmeyi, yeniden yürümeyi, yeniden yemek yemeyi
öğreniyoruz. Günün sonunda tüm zorlukları bir
kalemde silen bir gülümseme ve sarılmayla
kucağınıza gelen o minicik kalp yaşamdaki en
önemli var olma nedeniniz oluyor, zorluktan ziyade
benim için iş hayatını daha düzenli, planlı
yaşamak için bir sebep oldu. İlk anneler
gününü bu sene kutluyor olacağım. Bakalım güzel
kızım o gün hangi öğrenmesiyle günümü mutluluğa
boğup, beni ödüllendirecek.
|
Deniz Şenol
Sert'00 Adım Deniz Şenol Sert, 2000
yılı Uluslararası İlişkiler mezunuyum. Şu
anda Koç Üniversitesi Göç Araştırmaları
Merkezi'nde 'post-doc' olarak çalışıyorum.
İki kızım var: Bir numara Duru 5,5 yaşında,
iki numara Derya 10 aylık. Anne olmak koşulsuz
sevginin tanımı ama aynı zamanda devamlı bir
kaygı durumu.İş yaşamı ve anneliği dengede
tutmak tabi ki kolay değil, bu bir sorun ve
çözüm de çocuğunuzla iyi ve kaliteli vakit
geçirebilmekte yatıyor.İlk Anneler Günü'mde
eşim, Duru ve ben Güneydoğu gezisi yapıyorduk;
Duru sekiz aylık kadardı, otelde sabah
kahvaltısına koca bir buket çiçek geldiğini ve
çok şaşırdığımı hatırlıyorum... |
|
Pelin
Aydıntepe'00
Selamlar eskiden ellerinde sınav notları
gezdiren, şimdiyse sınav notları yerine
ellerinden bebeklerini düşürmeyen Koç'lu
anneler. Ben 2000 Ekonomi bölümü
mezunlarından Pelin. Yaklaşık 7 ay
önce Eylül ayında canıma CAN kattım, topaç
oğlumu dünyaya getirdim. Oğlum keyfekeder
bir tip, dünyaya gelişinden belli, bir türlü
doğum kanalına girmedi... Öyle takıldı karnımda
son günlerde dahi...Yavrucum bir sonuç odaklı
ol, bir tekmele sancı başlat falan
nafile…Bizimki içerde takılmaca, 42. haftaya
yaklaşıyorduk ki artık baktık bizimkinin
geleceği yok biz çıkarttık onu annekucağından.
Zaten biraz daha gelmeseydi oradan direk askere
yollayacaktık! Eşim ise bu durumdan çok
memnundu, biz bunu içerde büyütelim daha az
masraflı olur diyordu. Eşimin Musevi olduğunu
söylememe gerek yok herhalde.
Neyse bizim CanCan 7 aylık, Allah nazardan
saklasın güzel güzel büyüyor, hatta o kadar
hızlı büyüyor ki inanamıyorum… Tabii Allah
sağlıkla büyütsün ama bu küçük halleri çok güzel
oluyor, bazen zamanı durdurabilsem keşke
diyorum, doya doya bu minik halleri daha uzun
uzun yaşasam diyorum.
|
Ama hayat akıp geçiyor, ayrıca her yaşları
ayrı bir tatlı oluyormuş, öyle diyor tecrübeli
anneler.
Oğluşumu tanıtayım biraz, aslında güleryüzlü
bir tipJ Böyle bıçkın bıçkın yandan gülüyor, o
gülünce ben eriyorum, iptal oluyorum tabi. Ama
yer yer de asabi bizimkisi, istemezse yemek
yediremezsin, emziremezsin… Bir kitliyor dudak ve
dişlerini... Tam bir keçi inadı var yani 7 aylık
bebişimizdeJ Tombik yanakları, boğum boğum
bacaklarıyla kendisine aşık etti beni. Annelik
güzel bir duyguymuş, daha da mutlu olmak için bir
sebep! Hayatının her saniyesinde artık, senden bir
parça... Öyle büyük bir sevgi ki canını bile
acıtabiliyor bu sevgi. Seviyorum seni minik
kelebeğim! Şimdi ben işte sen ise evde sabah
kestirmesindesin, elmanı yedirecekler sana bir 10
dk ya, sakın ağlama oğluşum elmanı yerken tamam
mı? Çünkü annen gözyaşlarına dayanamaz burada!
İlk anneler günümü yaşayacağım senle, sen bir
öp beni, o da benim en güzel hediyem olsun! Anne
olan bütün eski üniversite arkadaşlarımın anneler
gününü kutlarım, çocuklarımızla hep daha
güzele koşarız umarım.
|
Ayşe
Baltacıoğlu-Brammer'09 İsmim Ayse
Baltacıoğlu-Brammer. Koç Üniversitesi Tarih
bölümünden 2009 yılında mezun oldum. Şu anda
Amerika Birleşik Devletleri'nde Ohio State
Üniversitesi'nde Osmanlı tarihi uzerine doktora
yapıyorum.
Kızımın ismi İpek Nicole Brammer. 16 Nisan
2012 tarihinde çok sağlıklı bir bebek olarak
dünyaya geldi.
Daha çok yeni bir anneyim, bu nedenle
yasadığım duyguları anlatmak oldukça zor, ben
dahi şu anda bu duygu yoğunluğunu kendi kendime
tanımlamaya, anlamlandırmaya çalışıyorum. Fakat
aklıma gelen ilk şey şu ki anne olmak duygusunu
hayatınızın aşkını bulduğunuz anda yasadığınız
duyguyla karşılaştırabilirim. Tek farkı anne
olmanın aşık olmaya göre binlerce kat daha
yoğun bir duygu olması :) Bu soruya uygun bir
cevap verebilmem için oldukça erken çünkü şu
anda doğum iznindeyim. Fakat tek
söyleyebileceğim okula geri dönmek zorunda
olduğum günün gelmesini hiç istemiyorum. Şu an
günün 24 saatini kızımla geçirip, yetmediğinden
şikâyet ediyorum.
Bu Mayıs ayında ilk anneler gününü
yaşayacağım. Bu anlamlı günü ilk kez bir anne
olarak kutlayacak olmanın fikri bile çok
heyecan verici. Aynı zamanda da hayatımın bundan
sonraki kısmında bir anne olarak üstesinden
gelmek zorunda olacağım sorumlulukların da bir
hatırlatması diyebilirim. Kızımdan olmasa da
eşimden bir anneler günü hediyemi beklediğimi
itiraf etmeliyim
:) |
|
Zeynep Nayır Soysal'00
BA 2000 mezunuyum. Oğlum Kerem 10.5 aylık. Anne
olmak tek kelimeyle "tamamlanmak". Annelikle
birlikte bildiğim tüm duyguları “sevgi, özlem,
endişe vb.” artık çok daha derin ve bambaşka
yaşıyorum. Çalışan anne olmak hem duygusal
hem de fiziken hayli zor. Bu işi
kolaylaştırmanın tek yolu iyi kurulmuş bir düzen
yaratmak. İmkanlarınızı ve çevrenizi bu düzeni
kurmak ve korumak için doğru şekilde kullanmak
da kendinize çok yüklenmemek adına önemli.
İlk anneler günümü bekliyorum. Bir süre kendi
kendime kutlayacağım sanıyorum, oğlumun
bunun anlamasına daha çok var
:) |
|
Yeliz Utku Konca'03 Ben
Yeliz Utku Konca. 2003 Kimya mezunuyum. Şu anda
Koç Üniversitesi Kimya Bölümü'nde öğretim
görevlisiyim. Oğlum Doğa şu anda 2,5 yaşında.
Anne olmak hem güzel hem de çalışan anne
için zorlayıcı bir şey. Sabah çocuğunu bazen
uyurken, bazen arkandan "oyna benimle" diye
ağlarken bırakıp işe gitmen gerekiyor.
Ülkemizde doğum izinleri çok kısa olduğu için
bunu çocuk oldukça erken bir yaştayken yapmak
zorunda kalıyorsun. Bir taraftan yaptığın işe
konsantre olman gerekiyor, bir taraftan da aklın
sürekli çocukta oluyor. Ben şanslıydım, oğlumun
doğumu tam bir geçiş dönemine denk geldi ve bir
buçuk seneyi beraber geçirme şansımız oldu.
Bugünlerde akşamları işten çıkıp eve gidince
çok yorgun olduğumda oğlumla oyun oynamak zor
geliyor bazen, ama oynayınca da zihnimin ve
kalbimin dinlendiğini hissediyorum, oğlum
beni |
gençleştiriyor. Öbür taraftan da sosyal
ve kültürel hayatı minimuma indiriyor. Eskiden
film festivali kaçırmak benim için olur şey
değildi, şimdi ise bir filme gidebilirsem kendimi
şanslı görüyorum. Okuduğum kitap sayısı açısından
da hayatımın bu dönemi tam bir dip yapmış
durumda. Gerçi akşam yatmadan önce okunan çocuk
hikaye kitaplarını sayarsak astronomik bir artış
olduğunu da söyleyebiliriz.
İlk anneler
günümde oğlum çok küçüktü ama ikincide babasının
yardımıyla benim için bir kart yapmıştı, çok
duygulandım. Başkası görse basit ve karalanmış bir
kâğıt parçası diye çöpe atabilirdi (ve nitekim
oğlumun bakıcısı aynen böyle yaptı), ama o kart
benim için çok değerliydi (ve onu çöpten çıkarıp
güvenli bir yere kaldırdım).
|
Burcu Gençer
Türk'03 2003 psikoloji mezunuyum,
2007 yılında evlendim, 2011'de anne oldum.
Oğlumuz Ali geçen ay 1 yaşını bitirdi. Anne
olmak başka hiçbir duyguya benzetilerek
açıklanamayacak kadar farklı ve güzel.
Hayatımdaki hiçbir değişim bana bu kadar keyif
vermemişti. Dün Ali ilk defa yürüdü mesela, bir
insanın büyümesine tanıklık etmek beni çok
mutlu ediyor. Çalışan anne olmak benim için
çok zor olmadı. Psikolog olduğum için çalışma
saatlerimi kendime göre ayarlayabiliyor ve
oğluma vakit ayırabiliyorum. Henüz unutamadığım
bir anneler günü anım yok, geçen yılki anneler
gününde annelik durumuna alışma
aşamasındaydım. |
|
Duygu
Kartal Badur'04 Uluslararası
ilişkiler bölümünden 2004 yılında mezun oldum.
Beş yıl pazarlama departmanında marka müdürlüğü
yaptıktan sonra ilk bebeğimi beklerken
görevimden ayrıldım. Kızım Zeynep şu an üç
yaşını bitirdi. Eşimle kalabalık aile özlemimiz
ağır bastığı ve en önemlisi genç bir anneyle
büyümenin harika yanlarını kendim gibi
çocuklarıma da yaşatmak istediğim için ikinci
çocuk için çok beklemek istemedik. Oğlumuz
Mehmet Emin şu an bir buçuk aylık. Anne olmak
bence sınırlarda yaşanan bir olgu. Hem duygusal
hem de fiziksel olarak en uçlarda yaşadığım
zamanları hayatıma annelik kattı. Kurumsal
şirketlerde çalıştığım yıllarda sunumlara
saatlerce hazırlandığım veya bütçe
dönemlerinde günde 16 saatimi şirkette
geçirdiğimde dayanabileceğim yorgunluğun en
fazla bu olduğunu sanmıştım, ama
|
yanılmışım! İkinci bebeğimi kucağıma alıp
hastaneden eve geldiğim gün oyun oynamak için
beni bekleyen kızımla oynamamı sağlayabilecek tek
bir güç vardı; anne olmak. Ya da geçmiş iş
yaşamımda tanıdığım insanların gereksiz
kaprisleriyle sinirlerimin sınırlarını
öğrendiğimi düşünmüştüm. Kızım büyüdükçe anladım
ki kaprislere sandığımdan çok daha fazla
dayanıklıymışım :) Mutlulukların da en büyüğünü
yaşatan da yine çocuklarım oldu.
Hamilelik döneminde görevimden ayrıldığım için
işi ve anneliği dengede tutmakla ilgili bir
sıkıntım olmadı. Aslında moda olanın aksine,
kariyer planlarımın anneliğimi yönlendirmesi
yerine annelik kariyerim iş yaşamımı
şekillendirdiği için kendimi çok şanslı
hissediyorum. Zira üç yıl ara verip kızımı
büyüttükten sonra kendi isimi kurarak is yaşamına
geri döndüm. Kendisi de bir anne olan lise
arkadaşımla yarattığımız markamızla yeni annelere
yönelik ürünler tasarlıyoruz. İkinci bebeğimin
doğumuyla aynı döneme denk gelen kendi işimin
lansmanıyla uğraşıyorum şu aralar. Anne olduğum
için ara verdiğim iş yaşamına yine anne olmaktan
aldığım ilhamla geri döndüm denebilir
yani. Bu anneler günü bu yüzden benim
için en anlamlı Anneler Günü olacak sanırım. İki
çocuğum, esin kaynağı annelik olan kendi işim vee
bir de iki çocukla baş etmek için yardımıma koşan
annem... Bu yıl en mutlu anne benim galiba.
|
Nermin Bayman
Makinabakan'06
Ben Nermin. 2006 yılında işletme
bölümünden mezun oldum. Okulu bitirdikten sonra
beş sene kadar Amerika'da yaşadım. Bu süre
zarfında psikoloji ve medikal sosyoloji lisansı
ve klinik psikoloji mastırını bitirdim. Şu an
Gayrettepe'de özel bir sağlık merkezinde
psikolog olarak çalışırken bir yandan da Yeniden
adlı bir sivil toplum örgütünde gönüllü
psikolog olarak görev
almaktayım.
Yine Koç'tan mezun olan Gün
Makinabakan ile 2008 yılında evlendik. Kızımız
Defne bundan yaklaşık 15 ay önce aramıza
katıldı. Kendisi müzik dinlemekten ve dans
etmekten çok hoşlanıyor.
Anne olmak. Ben halen bu duruma inanamamayı
sürdürmekteyim. Onun varlığından haberim olduğu
ilk andan itibaren önceliklerim ve ilgimi çeken
konular oldukça değişti. Biz onunla ilk görüşte
birbirimize aşık olmadık. Hatta ben onu ilk
gördüğümde çok şaşırmıştım. Ama zamanla insan
bu ilişkiye çok emek veriyor, aradaki sevgi git
gide büyüyor ve insan ne kadar emek verirse bir
o kadar bağlanıyor. Ben iş yaşamının bu noktada
devreye girip onun bir birey olmasına yardımcı
olacağına ve düzgün bir ayrışma ortamına zemin
hazırlayacağına inanıyorum.
Ben bir sene boyunca çocuğu ile vakit
geçirebilmiş şanslı annelerdenim. İki üç ay
kadar çoğunlukla evden çalışarak iş hayatına
yumuşak bir geçiş yaptım.
|
Son bir aydır ise haftada altı gün 9-7
çalışarak yoğun bir iş temposuna girdiğim bir
süreçteyim. Kesinlikle çok zor bir süreç olduğunu
kabul ediyorum. Ama onunla geçireceğim saatler
benim için artık inanılmaz değerli hale geldiği
için bu süreyi en iyi şekilde kullanmaya
çalışıyorum ve zaman zaman çalışmadığım zamanlarda
bu kadar verimli zaman geçirememiş olduğumuzu
düşünüyorum.
İlk anneler günümüzde
Defne'yle Türkiye'ye henüz yeni dönmüştük.
Sevdiğimiz insanlara kavuşmuş olmak, onlarla
beraber vakit geçirebiliyor olmak çok güzeldi.
Umarım hepimiz çocuklarımız ile daha nice anneler
günleri geçiririz. Bu fırsattan istifade tüm
annelerin ve kendini anne gibi hissedenlerin
anneler gününü kutluyorum.
|
Zeynep Gürcüoğlu
Akın'03 2003 kimya mezunuyum.
Intertek Test Hizmetleri'nde Kimya Lab Müdür
Yardımcısı olarak çalışıyorum, bu yaz 9 yılım
dolacak. 20 aylık bir kızım var, adı Ela.
Anne olmak mükemmel bir şey. Anne olmaktan önce
ben aslında hamileliği de çok sevdim. Ama
kucağınıza aldığınızda hissettikleriniz
hamilelik de neymiş dedirtiyor. Sonra 3-5
aylıkken bilinçsizce gülümsemesine çıldırırken,
10 aylıkken sizi görünce sevinmesi ya ben de
nelerden mutlu oluyormuşum, bunun yanında hiç
kaldı diye düşündürtüyor. Şimdi 20 aylık, son 4
aydır artık bir iletişim söz konusu, size cevap
veriyor, ben geçen gün bir öncekinden güzel
diyebilirim. Evet çalışıyorum. Bence zor
değil, nasıl alışıyorsak öyle gidiyor. Kızım
sabahları beni öpüp anne işe diye uğurluyor,
akşamları da koşarak boynuma sarılıyor ve biz
akşam 3 saatimizi dolu dolu geçiriyoruz.
Anneler günü anımı inşallah önümüzdeki yıllarda
cevaplarım. |
|
Seda Yeşilgül
Atmaca'08
Merhaba ben Seda Yeşilgül Atmaca. Koç
Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 2008
mezunuyum. Eşimle üniversitede tanıştık, kendisi
Koç Üniversitesi Elektrik-Elektronik
Mühendisliği bölümü
mezunudur. Üniversiteden mezun olduktan
sonra kendi firmamızda 4 sene fabrika müdürlüğü
yaptım. 2011 yılında hamilelikten dolayı iş
hayatına ara vermek zorunda kaldım. 18 Nisan
2011'de oğlum Ömer dünyaya geldi. Kendisiyle 1
yaşına kadar kendim ilgilendim. Şimdi artık
oğlum büyüdü ve 1 yaşını geçti. Ben
de yaklaşık 1 aydır tekrar çalışmaya başladım.
Oğluma da annem ve dadısı beraber bakıyorlar.
Oğlumun ismi Ömer. 18 Nisan 2011 doğumlu. 1
yaşını yeni doldurdu. Ömer çok sakin bir çocuk
bu özelliği bana çekmemişJ çünkü ben çok yaramaz
bir çocukmuşum. Ayrıca çok dışa dönük ve
güleryüzlü bir bebek. Sürekli kahkahalar
atıyor, özellikle gittiğimiz yerlerde
karşılaştığımız kişiler bile onun ne kadar mutlu
bir bebek olduğunu dile getiriyorlar; çünkü
onun için şimdilik yabancı diye bir kavram
yok bu sebeple hemen herkese gülüyor ve
öpücükler gönderiyor. Ama gün geçtikçe ve Ömer
büyüdükçe aslında bir taraftan da çok duygusal
yani içli bir çocuk olduğunu da görmeye
başladım.
Anne olmak anlatılabilecek birşey değil,
inanılmaz bir duygu. Herkesin yaşamasını
isterim. İnsanın çocuğu olduktan sonra dünyaya
bakış açısı |
bile değişiyor. Daha merhametli daha
düşünceli ve daha duyarlı olmaya başlıyor.
İnanılmaz bir sevgi bu, dünyadaki her şeyin en
güzelini çocuğuna vermek istiyorsun, onu her türlü
kötülükten korumak istiyorsun yani anne olduktan
sonra hayatındaki en önemli şey bebeğin oluyor.
Kısacası odak noktanız değişiyor. Ömer
doğduktan sonra bizim hayatımız tamamen
değişti öncelikle sorumluluklarımız arttı ve
tabii ki önceliklerimiz değişti. Şu an her şeyi
oğlum Ömer ‘e göre planlıyoruz. Tatil
planlarımızı, gezmelerimizi vs. Çocuk olduktan
sonra daha düzenli bir hayatta geçiş
yaptık.
Ben
hamilelikten önce çok yoğun calısıyordum.4 sene
fabrika müdürlüğü yaptım ama hamileliğimin 7.
ayından sonra iş hayatına ara vermeye karar
verdim çünkü çocuğuma en azından 1 yaşına kadar
kendim bakmak istiyordum. Çalışma hayatına
ara vermemin asıl nedeni oğlumun her zaman
yanında olabilmek, ilk adımında ve ilk
konuşmasında beraber olabilmek yani her anına
şahit olmak istediğim içindir. Ayrıca anne
sütünün bebeklerin gelişimindeki önemini ve
emzirme döneminin ne kadar önemli olduğunu
bildiğim için evde rahat bir emzirme dönemi
geçirmek istedim. Ama şimdi oğlum 13 aylık ve ben
de yaklaşık 1 aydır çalışma hayatına geri
dönüş yaptım ama tabii ki eski yoğunlukta
başlamadım hemen. Şimdilik en azından Ömer alışana
kadar günde 6-7 saat çalışıyorum ama zamanla
tabii ki eski yoğunluğa döneceğim.
Ben 2011 Nisan ayında doğum yaptım ve 1 ay
sonrada ilk anneler günümü kutladım. Çok değişik
duygular içindeydim ama tabii ki Ömer daha bebek
olduğu için bir paylaşımımız olmadı ama
özellikle çevremdeki dostlarım ve ailem
bana ilk anneler gününde değişik sürprizler
yaptılar. Eve çiçekler ve hediyeler gönderdiler bu
da beni çok mutlu etti.
|
Gamze Buğday Sönmez'00
Ben Gamze Buğday
Sönmez, 2000 Uluslararası İlişkiler Mezunuyum.
Mezun olduğum yıldan beri aile şirketi
olan Sipahiler Turizm ve Organizasyon da
çalışıyorum. Seneler içerisinde farklı
pozisyonlarda görev aldım şu an Müşteri
İlişkileri Yöneticisiyim. Uluslararası birçok
markanın lansman, VIP event, çalışan toplantısı,
yıldönümü kutlaması gibi etkinlikleri ile
ilgili projelendirme yapıyor ve sonra bunları
hayata geçiriyoruz.
Eşim Serdar'la 1997 yılında İstinye
Kampüsünde tanıştık. Kendisi de 99 Mezunu. 2002
de başlayan evliliğimizden 2005'de İdil ve
2008'de Yiğit dünyaya geldi. Bu yazının bu sene
hem de Mayıs ayında yayınlanacak olması bizim
için çok anlamlı çünkü biz 07 Mayıs 1997'de
çıkmaya başladık bu sene 15. Yılımız,
evliliğimizde de 10 yıl.
Neredeyse 20 yaşından beri birlikte olduğunuz
sevdiğiniz bir insanla 2 tane güzel çocuk
büyütmek bir insanın hayatta sahip olabileceği
en büyük mutluluk bence. Çocuklar büyüdükçe
birimizden birinin bazı özelliklerini belirgin
bir şekilde taşıdığını keşfediyoruz ve bu çok
tuhaf bir duygu. |
Kısaca çocuklarımı tanıtmam
gerekirse kızım İdil 7 yaşında, ilkokul 1'e
gidiyor. Her anne için olduğu gibi benim için de
dünyanın en güzel kızı, prensesim. Tam bir kitap
düşkünü, oyuncaktan çok kitapları sever
diyebilirim. Tabi bir de maalesef çizgi film
seviyor. Kız çocuk olmasına rağmen bu aralar
favorisi Ben Ten, komik ama gerçek. Fazla planlı
bir kız ertesi gün okulda ne ders var, akşam ne
yemek yiyeceğiz, haftasonu programımız ne bunları
hep bilmek ister. Duygusal ve korumacı bir tarafı
da var sınıfta bir çocuk düşsün arkadaşları
gülsün hemen kızıyormuş dalga geçtiler diye.
Öğretmeni de aynı teşhisi koydu zaten, yaşına göre
olgun bir kız. Bir de tabi her çocuk gibi
çikolata düşkünüJ
Yiğit 4 yaşında O da yuvaya gidiyor okula en
zor alışan çocuk olmasına rağmen şu an sınıfın
elebaşlarından. 4 yaş büyük gibi geliyor henüz
bebeği olan annelere belki ama ailenin en küçüğü
olduğu için hala bizim bebeğimiz gibi. Zaten
arada kendini bebek zannettiği de oluyor özellikle
kucağıma gelmek istediğinde. Dokunmayı sarılmayı
temas halinde olmayı çok seven bir çocuk çok kısa
bir süre öncesine kadar dudağımı elleyerek uyurdu.
Şimdi de düşsün bir yerini acıtsın veya mayışsın
el hemen dudakta. Her erkek çocuk gibi feci anne
düşkünü, valla ben de büyüdüğü zaman aşkı da
keşfedince hele hayatında başka başka kadınların
önemi artacak nasılsa beni umursamayacak diye
düşünerek bu düşkünlüğünün tadını çıkarıyorum kim
ne derse desin. Her sabah yanımıza geliyor mesela
1-2 saat bizim yatakta yatıyor, 5 sene sonra
yapabilecek mi hayır o zaman neden engel olayım
mantığında bir anneyim ben. Biz zaten evlenirken
çok büyük bir yatak almıştık ileride Pazar
sabahları aramızda 2 çocukla keyif yaparız diye
şimdi de en büyük keyfimiz bu zaten. Yiğit sanırım
Koç Burcu olduğu için biraz fazla inatçı dediğim
dedik, yürümeden koşan tipik bir 4 yaş erkek
çocuğu. Bu kadar hareketli olmasından da hiç
şikayetçi değilim hep dua ettim oğlum olursa
ağırkanlı bir çocuk olmasın diye.
Hep derim erkekler çok şanssız diye tabii ki
babalık da güzel bir duygu ama bu dünyada annelik
duygusunun nasıl bir şey olduğunu bilemeden
yaşıyorlar ve dünyada insana bundan daha büyük
mutluluk verecek hiçbir şey olamaz. Yani sanki
dünyaya gelme amacım İdil ve Yiğit'in annesi
olmakmış gibi hissediyorum. Annelik nasıl bir
duygu mu çok klişe ama maalesef yaşamayan
anlayamaz. Çocuğunuz büyüdükçe siz ona emek
verdikçe daha çok bağlanıyorsunuz. Bir
yandan büyüsün okula gitsin okumayı öğrensin
derken bir yandan da aynı çocuğun 1, 3, 5
yaşındaki hallerini özlüyorsunuz. Ve O
özlediğiniz çocuk gözlerinizin önünde bir
yetişkine dönüşüyor. Bebekliği fiziksel olarak
yorucu ve zor ancak asıl iş büyüdüğü her şeye aklı
erdiği aklınıza gelebilecek her türlü konuda
sizden cevaplar beklediği ve de üstüne üstlük
fikir yürütüp size laf yetiştirdiği zaman
başlıyor. Hiç bitmeyen bir maraton gibi.
Derler ya 1 yaşından sonra kolay yok tuvalet
eğitimini alsın o zaman daha iyi. Efendim yuvaya
gitsin iş kolaylaşır diye. Tempo değişiyor sadece
farklı şeylerle uğraşmak durumunda kalıyorsunuz.
Yoksa bence hiçbir zaman değişmiyor her gün yeni
ve farklı bir deneyim. Çocuğunuzu kucağınıza
aldığınız an itibariyle hayatınız değişiyor ve de
asla eskisi gibi olmuyor çok ama çok daha
güzelleşiyor. Burada
tüm hayatınızı onların kontrolüne vermemek,
kendinize ve eşinize zaman ayırmak arada bir
eşinizle kaçamak tatiller yapabilmek veya
arkadaşlarınızla buluşabilmek de çok önemli. Bu
dengeyi kurmadığınız, hayatınız tamamen çocuk
odaklı olduğu zaman bir süre sonra insanı çok
yıpratabileceğini düşünüyorum. Ben bunu ancak 2.
çocuktan sonra yapabildim. Aynı zamanda yoğun bir
iş tempom olduğu için tüm boş vakitlerimi İdil'le
geçirmek istedim ancak sonra anladım ki hem
eşinizle ilişkiniz hem de kendi mutluluğunuz için
bu kadarı fazla. 3 yaşına kadar iş seyahati
dışında İdil'i 1 gece için bile bırakmazken Yiğit
8 aylıkken eşimle 2 geceliğine Paris'e gittim
doğumgünümde ve hiç kimseye de bir şey olmadı.
Etrafınızda size yardımcı olabilecek büyüklerin
yardımını “çocuğuma mutlaka kendim bakacağım”
mantığıyla reddetmek bence çok yanlış. Hele hele 2
çocukluysanız gelebilecek tüm yardımlara açık
oluyorsunuz.
Kızım 1 yaşına gelene kadar çalışmadım ancak
oğlum 5,5 aylıkken işe dönmek durumunda kaldım.
Ofiste süt sağıp bunu eve taşımak vs. bu
gerçekten yıpratıcı bir süreçti benim için.
Her ikisinde de işe dönmekte
çok zorlandım. Tempomdan da ötürü haliyle oğlumun
ilk adımları gibi güzel ve özel anları da
kaçırdığım oldu. Çocuk da yaparım kariyer de bence
yalan bir laf. Çocuk da bakarım kariyer de
yaparım diyebilen varsa helal olsun. Dışarıdan
bakınca bir sürü müşteriyi idare eden bakımlı 2
çocuk büyütmüş bir kadın olarak gözüküyorsunuz.
Herkes bunu nasıl başardın helal olsun diyor ama 1
kişi de çıkıp çok kolay oldu diyemez bence.
Dışarıdan gözüken kolay ancak uykuya yatarken
bile ertesi gün evde ne pişse İdil'in çorapları
küçüldü yenisini almam lazım X müşteriye nasıl
daha uygun bir bütçe gönderirim, Yiğit'in doktor
kontrolü için randevu almadım gibi kafanızdan bin
türlü şey geçiyor. Bu kadar şeye rağmen yine de
çalışmamayı bir opsiyon olarak hiç düşünmedim.
Çocuklarımın ikisi de 5'e kadar okulda ben bütün
gün evde ne yapardım bilmiyorum.
İş hayatıyla aile yaşamını dengede tutmak için
daha önce dediğim gibi mutlaka size yardımcı olan
bir kadın ve aile büyükleri olmalı. Acil bir şey
çıktığında bir back-up'ınız olmalı mutlaka.
Eşinizin rolü çok ama çok önemli çocuklarla
ilgili, onlarla başa çıkabilen, siz birisiyle
ilgilenirken diğerinin ödevine yardımcı olabilen
bir baba evde yoksa bu dengeyi kurmak çok zor.
Ben bu konuda Serdar'ın hakkını asla yiyemem. İş
seyahatleri sebebiyle evde değilse o zamanlar çok
bocalıyorum bu bir gerçek çünkü otorite figürü de
olmayınca ikisinin didişmesini engellemek de zor
oluyor benim için. Yani bir nevi çalışan
annenin vicdan azabı sendromu da diyebiliriz evde
otoriteyi kuran kişi daha çok baba oluyor. Bir de
işin sırrı çok planlı olmak ofisteki arkadaşlarım
bana gülüyor ama ben sömestr gelmeden 1 hafta
önce çocuklara excel'de program yapıyorum hangi
gün nereye gidecekleri, kızımın arkadaşı ne zaman
geliyor, oğlum ne zaman arkadaşına gidiyor, öğle
yemeklerinde ne yiyecekleri gibi. Sürekli planlama
yapmadan dengeyi kuramadığımı düşünüyorum.
Toplantılara giderken yolda geçirdiğim süreler de
benim en büyük kurtarıcım doktor randevusu, diğer
velilerle görüşmek vb. işlerimi bu tip zamanlarda
organize ediyorum. Bir de anne olan kadınların iş
hayatında organizasyon, planlama, detaycılık,
yaratıcılık gibi özelliklerinin ön plana
çıktığını ve bu tip pozisyonlarda başarılı
olduğunu düşünüyorum.
İlk anneler günümde İdil henüz 4 aylıktı
eşim yatağına hediye koymuş gece sabah kalkınca
bulmuştum. En unutulmaz anneler günüme gelince
Yiğit 2 aylıkken kızımın okulunda anneler günü
için tüm anneleri davet ettikleri bir etkinlik
vardı İdil 3,5 yaşındaydı. Evden de süt ver,
Yiğit'i uyut derken maalesef çok vakitli çıkamadım
15 dk. boyunca İdil beni sormuş çok üzülmüştüm
sonradan. Gösteriler hazırlamışlar vs. sonra bir
ara tüm çocuklar birlikte “Annecim seni ben
çiçeklerden böcekten sarı saçlı bebekten canımdan
çok severim” diye başlayan şarkıyı söyleyip sonra
annelerinin kucağına atladılar o an tüm anneler
salya sümük oldu haliyle görülesi bir andı. Bu
şarkıyı şimdi anneler gününde hatta aklına
estiğinde hep söylüyor ve ben ne zaman duysam
duygulanıyorum.
|
Esra Güres Yılmaz'06
Ben 2006 Psikoloji
bölümü mezunuyum. Mezun olur olmaz eşimle
(Turgut Oruç Yılmaz) evlenip Amerika'ya yüksek
lisans eğitimimiz için gittik. Ben Psikoloji ve
İnsan Kaynakları alanlarında master yaptım;
eşim de Makine Mühendisliği alanında doktora
yaptı. İnsan Kaynakları alanında masterimi
bitirir bitirmez, yine Amerika'da Bosch
Rexroth'ta stajımı tamamlayıp geçen Eylül
ayında mezun oldum ve Türkiye'ye kesin dönüş
yaptık. Şu anda İzmir'de oturuyoruz ve ben aile
şirketimiz olan Güres Group'ta İnsan Kaynakları
Uzmanı olarak çalışıyorum. Eşim de Bosch'ta Ürün
Geliştirme Mühendisi olarak çalışıyor.
Oğlumuz; Ömer Burak şu anda 4 buçuk yaşında.
Ben henüz ilk masterimi yaparken Amerika'da
dünyaya geldi. Anne olmak dünyanın en güzel
duygusu; bu çok klişe bir söz olabilir ama bunu
anne olan herkes anlar diye düşünüyorum.
Çocuğunuz olduktan sonra hayatınız çok
değişiyor, belki de daha önce yaptığınız bazı
şeyleri tam anlamıyla yapamıyorsunuz. Ama
çocuğunuz yaşamınızı o
kadar |
çok renklendiriyor öyle bir enerji veriyor
ki geçmiş yaşamınızı aramıyorsunuz,
hatırlamıyorsunuz bile. Bana sanki Ömer hep vardı
gibi geliyor. Hatta onsuz bir yere gittiğimde bir
parçam eksik gibi boşlukta hissediyorum. Kısacası
tarif edilmez ama yaşanması gereken bir duygu diye
düşünüyorum.
Ben, Ömer doğduğundan beri hep bir şeyleri
dengede tutmak zorunda kaldım. Çünkü Ömer daha ilk
masterimi yaptığım yıllarda dünyaya geldi. İlk
masterimi bitirir bitirmez kariyer seçimlerimdeki
değişimler yüzünden ikinci mastırıma başladım. Ve
bu yıllarda –dönem dönem annem ve eşimin annesi
bize destek olmak için gelmiş olsalar da-
çoğunlukla oğlumuzu eşim ve ben büyüttük. Ömer'i
daha bir buçuk yaşındayken anaokuluna vermek
zorunda kaldım. Hem İngilizce hem Türkçe öğrendi,
şu anda da anaokuluna gidiyor ve ben çalışıyorum.
İş yaşamı ve anneliği dengede tutmak tabii ki zor,
ama bu konuyla baş etmemde iki avantajım olduğunu
düşünüyorum. Birincisi her zaman yanımda bana çok
iyi destek olan eşimin olması; ikincisi ise benim
inanılmaz planlı ve programlı bir insan olmam.
Planlı ve programlı olmayı biraz da okul ve iş
yaşamı kazandırıyor aslında. Hem çalışıyor hem
anneyseniz, ister istemez her şeyi etkili bir
şekilde planlayıp zamanınızı en doğru şekilde
kullanmayı öğreniyorsunuz. Özellikle bunun kendim
için çok geçerli olduğunu anladım; çünkü
çalışmadığım ara dönemlerde inanılmaz
tembelleşiyordum ve içimden hiçbir şey yapmak
gelmiyordu.
İlk anneler günümde, eşim çok arayarak bulduğu
inanılmaz güzel bir hediye almıştı Ömer'in adına.
Ben de sanki gerçekten Ömer almış gibi başucumda
saklıyorum bu hediyeyi.
|
Ela Cin
Atlığ'00
2000 yılında üniversitemizin Uluslararası
İlişkiler bölümünden mezun oldum, 2000-2002
yılları arasında Amerika'da yaşadım,
MBA'mi tamamladıktan sonra Türkiye'ye
döndüm. 2003
yılında Koç Üniversitesi'nde birlikte okurken
tanıştığım dönem arkadaşım Sinan Atlığ ile
evlendim. Geçtiğimiz yıl 2 Haziran'da
kızımız Leyla aramıza katıldı. Leyla bize çok
uğurlu geldi, Ocak ayında eşim Sinan yeni
görevi için Pfizer
Kolombiya'ya atandı ve ailecek
Bogota'ya taşındık. Yaklaşık 9 yıl aralıksız ama
keyifle kurumsal hayatta çalıştıktan sonra
hayatımızdaki bu önemli değişiklik nedeniyle
işimi bıraktım. Mart başında Bogota'ya
yerleştik ve buradaki yeni hayatımıza
alışmaya çalışıyoruz.
Bizler için yepyeni bir kültür tanımak,
yeni bir dil öğrenmek, gün içinde 4 mevsimin
aynı anda yaşanabildiği tropik hava şartlarına
alışmak kolay değil.
Hele Türkiye'den, ailelerimizden,
dostlarımızdan çok uzaklarda bu
zorluklarla uğraşmak...
Annelik muhteşem bir duygu,
Leyla'yı ilk elime aldığımda onu doğru düzgün
tutmayı bile bilmiyordum. O kadar minik ve
narindi ki, eşim de ben de ne kadar
hızlı gelişip büyüdüğüne inanamıyoruz. 5 aylık
doğum iznimden sonra bir süreliğine
Turkcell'deki görevime geri döndüm. İş, ev,
bebek arasındaki dengeyi kurmak o kadar da
kolay değil, Leyla doğmadan önce tüm önceliğim
iş iken, Leyla aramıza katıldıktan sonra bu
tamamen tersine döndü. İşe başlamak, sabah
erkenden onu yatağında tatlı tatlı
|
uyurken bırakmak ve bazen de akşamları işten
vaktinde çıkamayıp onun akşam rituelini kaçırmak
bu dengeyi bozan şeylerdi. Etrafımda yeni anne
olan arkadaşlarımdan gördüğüm kadarıyla
bazıları doğum izninden koşarak işe dönerken
bazıları da benim gibi bebeğine daha fazla zaman
ayırmayı tercih edebiliyor. Tam bu
ikilemde bocalarken, eşimin yurtdışına atanması
hayatımızı değiştirdi. Şu anda kızıma istediğim
kalitede zaman ayırabilmenin keyfini sürüyorum.
Leyla 11 aylık oldu, her gün onun yeni
hareketlerine, ifadelerine, çıkarttığı komik
seslere maruz kalıyorum. Bu kadar yıl
yoğun iş temposu yüzünden evde doğru
dürüst yemek yapmazken, şu anda kızımın yemekleri
için alışveriş yapmak ve onun değişik tatlara
alışması için yemek pişirmek bile zevkli. Onun
gelişimi sırasında yanında olmak sanırım en
doğrusu. Bu yüzden her ne kadar zorunluluk gereği
de olsa bir süreliğine işi bırakmış olmaktan
mutluyum.
Geçen yıl anneler gününde
hamileliğimin son haftalarındaydım, bu yıl 13
Mayıs'ta ilk anneler gününü kutlayacağız. Çok
heyecanlıyız.
Uzaklardan, And Dağları'nın eteklerinden tüm
Koç'lu annelere sevgiler gönderiyor, anneler
günlerini kutluyorum.
|
Semra
Ağralı'05 Endüstri Mühendisliği
Yüksek Lisans programından 2005 yılında mezun
oldum. Aynı yıl University of Florida'da
doktora eğitimime başladım. 2009 yılında doktora
derecemi aldıktan sonra İstanbul'a dönüp
Bahçeşehir Üniversitesi Endüstri Mühendisliği
Bölümü'nde yardımcı doçent olarak çalışmaya
başladım. Oğlum Ahmet Emre 12 Eylül 2011'de
doğdu. Şu an 7,5 aylık oldukça hareketli bir
bebek.
Anne olmak nasıl bir duygu çok
net şeyler söyleyemeyeceğim zira hala anne olmak
nasıl bir şeydir hala bilmiyorum gibi geliyor.
Tek bildiğim şimdiye kadar yaşadığım tüm
duygulardan oldukça farklı bir duygu olduğu.
Başlarda yüzme bilmeden denize atlamış gibi
hissediyorsunuz kendinizi. Biraz korku biraz
heyecan var ama denizde olmanın keyfine varınca
hiç vazgeçemeyeceğiniz bir tutkuya dönüşüyor.
Zaman zaman korkular, endişeler geri gelse de
genel olarak mutlu ve huzurlu bir şey anne
olmak. Tabi bolca yorgunluk da var ama zaman
geçince tatlı bir yorgunluk olarak kalıyor
hafızanızda.
İlk 5 ay doğum izni ve
yıllık izinlerimi kullanarak bebeğimle evdeydim.
Son 2,5 aydır iş hayatına geri döndüm. Her
şeyin olduğu gibi çalışan anne olmanın da
çeşitli zorlukları var elbette. Başta canınızın
bir parçasını tüm gün başka birine
birikiyorsunuz. İster anneanne/babaanne baksın
ister bakıcı baksın, sonuçta tüm gün ayrısınız
bebeğinizden. Tabi ki iş hayatının koşturmacası
gün içinde sizi meşgul etse de sabahları evden
ayrılırken dudağı büzülmüş ağlayan minik
yavrunuzu bırakmak | pek
kolay olmuyor. Akşam eve dönünce ise sevinç
çığlıkları eşliğinde sizi karşılayan minik
bebeğiniz de tum yorgunluğunuzu alıyor. Gerçi
gece uykusuna yatırdıktan sonra tum yorgunluk
yeniden sizi vuruyor ama olsun :) Çalışan anne
olmanın en kötü tarafı sürekli bir vicdan
muhasebesi ile yaşamak. Klasik olacak ama her anne
mutlaka acaba iş hayatıma bir süreliğine ara
versem mi diye düşünmüştür (ben hala sürekli
düşünmekteyim). Ara verenler de vermeyenler de
bir şeylerin eksikliğini yaşıyor. İşin kötüsü
doğru bir davranış biçimi de yok bu konuda. O
nedenle dediğim gibi sürekli bir vicdan
muhasebesi ile yaşamak bence çalışan anne olmanın
en büyük zorluğu. İlk anneler günümü bu Mayıs
ayında yasayacağım için henüz bir anım yok.
|