Mayıs 2012 E.bulten
Aylık Elektronik Haber Servisi
Mayıs 2012
 
 
Aslı Yıldırım'dan bir fotoğraf sergisi: Gelip Geçen Bir Gölgedir Hayat

2003 Uluslararası İlişkiler ve 2006 MBA mezunumuz Aslı Yıldırım ilk kişisel fotoğraf sergisini açtı. Aslı ile mezunlar bültenimiz için bir röportaj yaptık.

Merhaba Aslı, yeni açtığın serginden dolayı seni tebrik ederiz.
Mezunlarımıza kendini tanıtır mısın?
Sanırım insan kendini en iyi yaptıklarıyla, başardıklarıyla tanıtıyor. Ama kısaca, Adana’lıyım, Tarsus Amerikan Kolej’liyim, Koç’luyum, Galatasaray’lıyım diyebilirim. Kişilik olarak yaşamdaki detayları ve tezatlıkları seven, duygulu, coşkulu, hırslı, insancıl, hala herkes gibi hayattaki bazı şeylere anlam veremeyen bir yapıdayım.

Koç Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra neler yaptın? Şimdi nelerle meşgulsün?
Koç üniversitesinde harika 6 yıl geçirdim. Undergrad eğitiminden sonra, MBA’i de okulumda okumak istedim. Sonuçta, Avrupa
akreditasyonu almış ve Türkiye’de başı çeken bir işletme eğitimi sunuyordu. Yurt dışı imkânlarımı göz ardı ettim ve belki de hayatımın en zorlu ama en eğlenceli 2 yılını geçirdim. Çok değerli arkadaşlarım oldu, hepimiz birbirimize kol kanat gerdik, çünkü grup olmak nedir, işbirliği nedir bu 2 senelik süreçte öğrendik. Geçen İstanbul’daki lodostan dolayı, uçaklar Atatürk’e kuzeyden iniş yaptılar. Bu uçuşlardan birinde gördüğüm manzara beni çok duygulandırdı. O güzelim Karadeniz, Rumeli ve Anadolu fenerlerinin birbirlerine olan selamı, sonra canım okulum, kampus, ağaçlar, fakülteler, ve meydan. Tüm bunları yukardan farklı bir bakış açısıyla izlemek benim için paha biçilmezdi.



Fotoğrafa olan ilginden bahseder misin? Ne zamandır fotoğraf çekiyorsun?
Fotoğrafla olan ciddi ilişkimiz 2 yıl önce başladı. Daha önceleri herkes gibi fotoğrafla aramda bir cep telefonu vardı. Şimdi onu aramızdan çıkardık, daha mutluyuz.

Fotoğraf senin için neyin aracı? Kendini bir fotoğrafçı olarak nasıl tanımlarsın?
Fotoğraf benim için kendimi var etme aracı. Fotoğraf çekerken, şu ana kadar beni ben yapan tüm özelliklerimi kareye yansıtabilmem önemli. Bu tabi ki rasyonel, bilinçlice yapılan bir şey değil. Teknolojik olarak tüm ekipmanlarının hazır olmasını, gerekli donanımlara sahip olmayı bir tarafa koyuyorum. Bunlar zaten olmazsa olmazlar. Ben bakış açısından bahsediyorum. Bunun doğuştan geldiğine inananlar sanat dünyasında çok fazla. O anı yakalamak ve kareye aksettirmek için, hayattaki esprileri, tezatlıkları, ironileri, güzellikleri algılayabilmek, benimseyebilmek ve bence en önemlisi o anın bir parçası olmayı kabullenebilmek gerekiyor. Yoksa parayı bastırıp fotoğraf makinesi alan herkes pek tabi ‘hoş’  fotoğraflar çıkarabilir. Önemli olan bu fotoğrafın izleyicide bütünleşme, kaynaşma, kendini fotoğrafta bulabilme hissi yaratıp yaratmadığı. Bunu yaratabilmek için, öncelikle benim o anı yaşamam ve paylaşmam gerektiğine inanıyorum.

Koç Üniversitesi yıllarının fotoğrafçılığına nasıl bir etkisi oldu?
Çok bir etkisi olduğunu söyleyemem. Fotoğraf kulübü vardı, fakat benim ilgim çok daha sonra başladı.

Sergi açma fikri nasıl oluştu?
Sergi açma fikri, biraz annemin ısrarıyla gerçekleşti diyebiliriz. Bana bıraksalardı, arkadaşlarım da bilirler, daha yıllarca kendi yağımda kavrulmayı tercih edebilirdim. Çünkü ben hala çok ham olduğumu hissediyorum. Benim kıyaslama yaptığım, örnek aldığım veya sanatlarını takdirle incelediğim fotoğrafçıların çoğu yabancı, Güney Amerikalı, İranlı. Yurt dışında çeşitli bienal ve sanat fuarlarına katılmaya çalışıyorum. En son Lyon Art ve İstanbul Contemporary Art fuarlarını ziyaret ettim. Hatta İstanbul’daki Çağdaş Sanat fuarında, annem de Görüntü Sanat Galerisi sahibi olarak katılımcıydı. Kendisi uzun zamandır Çukurovalı genç ressamları destekliyor ve dünyaya tanıtıyor. Son iki yıldır, desteklediği genç sanatçılarından biri olan Mustafa Özbakır’ın resimleri Sotheby’s Londra’da müzayede kazanıyor. Tüm gezdiğim sanat fuarlarında gördüğüm fotoğraf çekim ve basım teknikleri benim vizyonumu oldukça geliştiriyor diyebilirim. Tüm bu bilgiler ve öğrenimler sonucunda, galericimin de teşvikiyle, kendimi biraz arkadan itip ilk kişisel sergimi açma kararımı uygulamaya aldım. Bu sergi, benim hayata bakış açımı, kendi temsilimi sevdiklerimle ve diğer fotoğraf severlerle paylaşma olanağı tanıdı.

Serginin hazırlık aşamasını anlatır mısın?
Sergi için öncelikle bir konsept belirledim. Bu konsept hiç yoktan var olan bir tema değildi. Edebiyat ve şiirde beğendiğim çok önemli yazarlar ve şariler var, Oscar Wilde, J. Berger, W. Shakespeare, Pablo Neruda gibi. Konsepti de onların değerli felsefelerinin benim fotoğrafa bakış açımla kaynaştıkları noktada kurdum. William Shakespeare’in Macbeth oyununda geçen ; ‘Gelip geçen bir gölgedir hayat’ tam da fotoğraf çekerken oluşan hislerime ve düşüncelerime tercüman olur nitelikteydi.  Sergilenen fotoğraflarım Adana’nın sokaklarında, tarlalarında, gecekondularında yaşayan, çalışan, bir şekilde geçimini sağlayan, ya da günün bir saatinde sadece tatlı bir gezintiye çıkmış olan insan portrelerinden oluşuyor. Bir yerde bir çocuğun umutsuz gözleriyle karşılaşıp onun kapkara odunlaşan ellerini karelerken, bir yerde şalvarlı bir teyzenin Taşköprü üzerinde fotoğraf sergisini dolaşırken oluşturduğu ilginç vücut dilini fotoğrafladım.  Fotoğraf sayısını ve seçimini belirledikten sonra basımıyla alakalı olarak İstanbul’daki profesyonel basım merkezlerini araştırdım ve müzelerde, fuarlarda kullanılan kâğıt, aluminyum ve pleksi teknikleriyle izleyicinin duyularına en iyi şekilde hitap edecek kombinasyonu oluşturdum. Bu sırada, kokteyl ve davetiye hazırlıkları da tamamlandı. Sergimiz 27 Nisan Cuma günü açılış kokteyli ile fotoğraf severlerle buluştu.

Sergiye olan ilgi nasıldı?
Adana’nın fotoğraf ve resme bakış açısı gün geçtikçe gelişiyor. Bir zamanlar sanatla iç içe yaşamış ve birçok değerli sanatçı çıkarmış olan Çukurova’nın eski güzel günlerine geri döneceğine dair ümidim çok yüksek.

Mezunlarımız sergiyi ne zamana kadar, nerede ziyaret edebilirler?
Sergimiz 13 Mayıs’a kadar Adana Görüntü Sanat Galerisi’nde izlenebilir. Adana’ya gelemeyecekler http://www.goruntusanat.com/’dan sergimizi online olarak da gezebilirler.

Bundan sonrası için planların neler?
Bundan sonrası için planlarımın başında her fotoğrafçının hayali ve hastalığı olan, kamera ve lens yenileme süreci var. Teknoloji hızla gelişiyor ve imkânlar doğrultusunda takip etmek gerekiyor.  Buna paralel olarak Adana Fotoğraf Amatörleri Derneği’ne (AFAD) üyeliğim doğrultusunda AFIAP onaylı birkaç uluslararası yarışmaya katılmayı planlıyorum. Önümüzdeki süreçteki en büyük hayalim ise Küba’ya gitmek ve oradaki yaşama dair zengin doneleri yakalayıp fotoğraflayabilmek.

İş ve özel hayatınızla ilgili paylaşmak istediğiniz güzel haberleri bu sayfalardan okuldaşlarımıza duyuracağız. Güzel haberlerinizi mezun@ku.edu.tr adresine bekliyoruz.