2003 Uluslararası İlişkiler ve 2006 MBA
mezunumuz Aslı Yıldırım ilk kişisel fotoğraf
sergisini açtı. Aslı ile mezunlar bültenimiz için
bir röportaj yaptık.
|
Merhaba Aslı, yeni açtığın serginden
dolayı seni tebrik ederiz.
Mezunlarımıza kendini
tanıtır mısın? Sanırım insan kendini
en iyi yaptıklarıyla, başardıklarıyla
tanıtıyor. Ama kısaca, Adana’lıyım, Tarsus
Amerikan Kolej’liyim, Koç’luyum,
Galatasaray’lıyım diyebilirim. Kişilik olarak
yaşamdaki detayları ve tezatlıkları seven,
duygulu, coşkulu, hırslı, insancıl, hala herkes
gibi hayattaki bazı şeylere anlam veremeyen bir
yapıdayım.
Koç Üniversitesi’nden
mezun olduktan sonra neler yaptın? Şimdi
nelerle meşgulsün? Koç
üniversitesinde harika 6 yıl geçirdim.
Undergrad eğitiminden sonra, MBA’i de okulumda
okumak istedim. Sonuçta, Avrupa
|
akreditasyonu almış ve Türkiye’de başı çeken bir
işletme eğitimi sunuyordu. Yurt dışı imkânlarımı
göz ardı ettim ve belki de hayatımın en zorlu ama
en eğlenceli 2 yılını geçirdim. Çok değerli
arkadaşlarım oldu, hepimiz birbirimize kol kanat
gerdik, çünkü grup olmak nedir, işbirliği nedir
bu 2 senelik süreçte öğrendik. Geçen İstanbul’daki
lodostan dolayı, uçaklar Atatürk’e kuzeyden iniş
yaptılar. Bu uçuşlardan birinde gördüğüm manzara
beni çok duygulandırdı. O güzelim Karadeniz,
Rumeli ve Anadolu fenerlerinin birbirlerine olan
selamı, sonra canım okulum, kampus, ağaçlar,
fakülteler, ve meydan. Tüm bunları yukardan
farklı bir bakış açısıyla izlemek benim için paha
biçilmezdi.
Fotoğrafa olan ilginden bahseder
misin? Ne zamandır fotoğraf
çekiyorsun?
Fotoğrafla olan ciddi ilişkimiz 2 yıl önce
başladı. Daha önceleri herkes gibi fotoğrafla
aramda bir cep telefonu vardı. Şimdi onu
aramızdan çıkardık, daha
mutluyuz.
Fotoğraf senin için neyin
aracı? Kendini bir fotoğrafçı olarak nasıl
tanımlarsın?
Fotoğraf benim için kendimi var etme aracı.
Fotoğraf çekerken, şu ana kadar beni ben yapan tüm
özelliklerimi kareye yansıtabilmem önemli. Bu
tabi ki rasyonel, bilinçlice yapılan bir şey
değil. Teknolojik olarak tüm ekipmanlarının hazır
olmasını, gerekli donanımlara sahip olmayı bir
tarafa koyuyorum. Bunlar zaten olmazsa olmazlar.
Ben bakış açısından bahsediyorum. Bunun doğuştan
geldiğine inananlar sanat dünyasında çok fazla. O
anı yakalamak ve kareye aksettirmek için,
hayattaki esprileri, tezatlıkları, ironileri,
güzellikleri algılayabilmek, benimseyebilmek ve
bence en önemlisi o anın bir parçası olmayı
kabullenebilmek gerekiyor. Yoksa parayı bastırıp
fotoğraf makinesi alan herkes pek tabi
‘hoş’ fotoğraflar çıkarabilir. Önemli olan
bu fotoğrafın izleyicide bütünleşme, kaynaşma,
kendini fotoğrafta bulabilme hissi yaratıp
yaratmadığı. Bunu yaratabilmek için, öncelikle
benim o anı yaşamam ve paylaşmam gerektiğine
inanıyorum.
Koç Üniversitesi
yıllarının fotoğrafçılığına nasıl bir etkisi
oldu? Çok bir etkisi olduğunu
söyleyemem. Fotoğraf kulübü vardı, fakat benim
ilgim çok daha sonra başladı.
Sergi
açma fikri nasıl oluştu?
Sergi açma fikri, biraz annemin
ısrarıyla gerçekleşti diyebiliriz. Bana
bıraksalardı, arkadaşlarım da bilirler, daha
yıllarca kendi yağımda kavrulmayı tercih
edebilirdim. Çünkü ben hala çok ham olduğumu
hissediyorum. Benim kıyaslama yaptığım, örnek
aldığım veya sanatlarını takdirle incelediğim
fotoğrafçıların çoğu yabancı, Güney Amerikalı,
İranlı. Yurt dışında çeşitli bienal ve sanat
fuarlarına katılmaya çalışıyorum. En son Lyon Art
ve İstanbul Contemporary Art fuarlarını ziyaret
ettim. Hatta İstanbul’daki Çağdaş Sanat fuarında,
annem de Görüntü Sanat Galerisi sahibi olarak
katılımcıydı. Kendisi uzun zamandır Çukurovalı
genç ressamları destekliyor ve dünyaya tanıtıyor.
Son iki yıldır, desteklediği genç sanatçılarından
biri olan Mustafa Özbakır’ın resimleri Sotheby’s
Londra’da müzayede kazanıyor. Tüm gezdiğim sanat
fuarlarında gördüğüm fotoğraf çekim ve basım
teknikleri benim vizyonumu oldukça geliştiriyor
diyebilirim. Tüm bu bilgiler ve öğrenimler
sonucunda, galericimin de teşvikiyle, kendimi
biraz arkadan itip ilk kişisel sergimi açma
kararımı uygulamaya aldım. Bu sergi, benim hayata
bakış açımı, kendi temsilimi sevdiklerimle ve
diğer fotoğraf severlerle paylaşma olanağı
tanıdı.
Serginin hazırlık aşamasını
anlatır mısın?
Sergi için öncelikle bir konsept belirledim.
Bu konsept hiç yoktan var olan bir tema değildi.
Edebiyat ve şiirde beğendiğim çok önemli yazarlar
ve şariler var, Oscar Wilde, J. Berger, W.
Shakespeare, Pablo Neruda gibi. Konsepti de
onların değerli felsefelerinin benim fotoğrafa
bakış açımla kaynaştıkları noktada kurdum.
William Shakespeare’in Macbeth oyununda geçen ;
‘Gelip geçen bir gölgedir hayat’ tam da fotoğraf
çekerken oluşan hislerime ve düşüncelerime
tercüman olur nitelikteydi. Sergilenen
fotoğraflarım Adana’nın sokaklarında,
tarlalarında, gecekondularında yaşayan, çalışan,
bir şekilde geçimini sağlayan, ya da günün bir
saatinde sadece tatlı bir gezintiye çıkmış olan
insan portrelerinden oluşuyor. Bir yerde bir
çocuğun umutsuz gözleriyle karşılaşıp onun
kapkara odunlaşan ellerini karelerken, bir yerde
şalvarlı bir teyzenin Taşköprü üzerinde fotoğraf
sergisini dolaşırken oluşturduğu ilginç vücut
dilini fotoğrafladım. Fotoğraf sayısını ve
seçimini belirledikten sonra basımıyla alakalı
olarak İstanbul’daki profesyonel basım
merkezlerini araştırdım ve müzelerde, fuarlarda
kullanılan kâğıt, aluminyum ve pleksi
teknikleriyle izleyicinin duyularına en iyi
şekilde hitap edecek kombinasyonu oluşturdum. Bu
sırada, kokteyl ve davetiye hazırlıkları da
tamamlandı. Sergimiz 27 Nisan Cuma günü açılış
kokteyli ile fotoğraf severlerle
buluştu.
Sergiye olan ilgi
nasıldı? Adana’nın fotoğraf ve resme
bakış açısı gün geçtikçe gelişiyor. Bir zamanlar
sanatla iç içe yaşamış ve birçok değerli sanatçı
çıkarmış olan Çukurova’nın eski güzel günlerine
geri döneceğine dair ümidim çok
yüksek.
Mezunlarımız sergiyi ne
zamana kadar, nerede ziyaret
edebilirler?
Sergimiz 13 Mayıs’a kadar Adana Görüntü Sanat
Galerisi’nde izlenebilir. Adana’ya gelemeyecekler
http://www.goruntusanat.com/’dan
sergimizi online olarak da
gezebilirler.
Bundan sonrası için
planların neler?
Bundan sonrası için planlarımın başında her
fotoğrafçının hayali ve hastalığı olan, kamera ve
lens yenileme süreci var. Teknoloji hızla
gelişiyor ve imkânlar doğrultusunda takip etmek
gerekiyor. Buna paralel olarak Adana
Fotoğraf Amatörleri Derneği’ne (AFAD) üyeliğim
doğrultusunda AFIAP onaylı birkaç uluslararası
yarışmaya katılmayı planlıyorum. Önümüzdeki
süreçteki en büyük hayalim ise Küba’ya gitmek ve
oradaki yaşama dair zengin doneleri yakalayıp
fotoğraflayabilmek.
İş ve özel
hayatınızla ilgili paylaşmak istediğiniz güzel
haberleri bu sayfalardan okuldaşlarımıza
duyuracağız. Güzel haberlerinizi mezun@ku.edu.tr
adresine
bekliyoruz. |